“Bir faaliyetin, şiddetli bir arzunun, fikrin sona ermesi tıpkı ölüm gibidir, fakat kötü bir şey değildir. Şimdi yaşamının evrelerini, çocukluğunu, ergenliğini, erişkinliğini, yaşlılığını incele. Bunlardaki her değişim de ölümdür.”
GELMEK
Duydukların hep dağların ardından bitti;
Daha çok bağırsam, yakından duyulur mu?
Uzaklara, daha uzaklara gitsem, de ki gitti,
Bir arayan-soran, bir anlayan olur mu?
LAVİNİA
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
PAY
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
İnanırdım saadetli yolculuklara.
Adalar var zannederdim güneşli, maavi, dertsiz.
Bütün hızımla koşardım dalgalara.
O zaman beni görseydiniz.
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
Beni o zaman görseydiniz
Siz de gelirdiniz peşimden.
Ama şimdi şu aksam saatinde
Son liman kendim, bu döndüğüm,
Bilmiş, bulmuş, anlamış.
Hatırımda, bir vakitler güldüğüm.
Yoluna can serdiğim o kaçış.
Şimdi, şu aksam saatinde
Dönüyorum görmüş, geçirmiş, atlatmış,
Gözlerin doymayan sahilinde.
“Anlamsız yaşam ;
O anda anlamıştım bunun ne demek olduğunu. Böyle bir yaşamı biliyorum çünkü... düşünceler vardır, ama birbirlerine bağlı değildirler, Çobansız koyunlar gibi dolaşır dururlar kafalarda, onları bir araya toplayacak kimse yoktur. Anlamsız yaşam dediği bu olsa gerek.”