"ilk yapmamız gereken şey, kendimizi asla yargılamamak, Bu güne kadar yapmış olduğum her şey, anlamam için gerekliydi. Değişimi ve evrilmeyi kabul etmek, aynı zamanda geçmişimizi anlayışla kabullenmektir. Eski savaşlarımız bizim için çok önemli birer antrenmandı. Bu beni bugün olduğum kişiye dönüştürdü: bugün artık gücünün ve zayıflıklarının farkında, yepyeni amaçları olan biriyim. Kendimi kurban ilan etmemin veya geçmişten piş man olmamın hiçbir faydası yok. Geçmişte o zamanki amaçları mıza uygun olarak yaşadık, hepsi bu."
İçinizde "Nedir bu saadet?" diye soranlar bulunur diye söylüyorum: Bu saadet her şeyden önce hayat ta olmak ise, ondan hemen sonra da sıhhatte ·ol maktır. Elimizin, ayağım'ızın tutmasıdır. Merdivenleri patır patır çıkabilmemiz, sağa, sola istediğimiz gibi seğirtebilmemiz, nefes alıp verdiğimizin farkına var mayışımız, kalbimizin, midemizin, böbreğimizin, safra kesemizin vücudumuzun neresinde olduğunu
düşünmek lüzumunu bile hissetmeyişimizdir. Ağzı mıza iki lokma yemeği alıp zevkle çiğneyebiliyor, dünya nimetlerinin tadını alabiliyor muyuz? Ona bakmalı! Saadet bu yemeğin, dünyanın en usta aş çıları tarafından pişirilip gümüş tabaklar içinde önü nüze konmasında değil; hizmetçilerin, uşakların et rafınızda dört dönmesinde de değil, nasıl hazırlan mış olursa olsun, onu keyifle yiyebilmenizdedir.
Şimdiyse lhsan'ın yanına gidememenin bunlardan hiçbiri ne benzemediğini anlıyordu. "Olamaz" diye gözlerini yumdu.
"Beni ıhsan'dan niçin ayırsınlar?" Arabanın sarsıntısıyla, sanki uykudan uyandi. "Evet, çavuş yanılıyor!" Zorla güıümsecli. "Ben de çocuk gibi." Solukları gittikçe rahatlıyor, yüreğine çöken umutsuzluk bir ucundan sıyrılıyordu. "çoğu zaman, kuşkuları mıza dOğru yaşıyoruz. Korkularımın çoğu, kuruntularımızdan geliyor. Yaşamanın temposunu hızlandırmaya çabalamasak saç ma korkularımızın çoğundan kurtuluruz!"