"İnsan bir iş yapacağı zaman, evvela kalbine bir hatara (fikir, düşünce) gelir. Bunu yapmak isteğine 'niyet' denir. Bu işi yapmaları için uzuvlarına emreder. Buna 'teşebbüs' denir. Kalbin yaptığı işlere ise 'ahlâk' denir."
Bir kimseye, "Kimin zürriyetindensin, kimin milletindensin, itikadda mezhebin nedir, amelde mezhebin hangisidir?" diye sorduklarında (cevabını) bilmezse, o kişinin zimmîden farkı yoktur.
Bir kimsenin başkasında altı buçuk arpa ağırlığı hakkı olsa, yarın kıyamet gününde cemaat ile kılınmış, kabul olunmuş 700 rekât namazın sevabını Cenâb-ı Mevlâ ondan alır (hakkını yediği kimseye verir) diye beklenir.
Bir kişi sabah namazına erken uyanmak isterse yatacağı zaman Kevser sûresini okur ve "Ya Rabbi! Beni sabah namazına vaktiyle uyandır" diye dua eder. Böyle yapınca kişi Allah'ın izni ile sabah namazına vaktinde kalkar.
-Babaya ve anneye ismiyle seslenmek
-Kap kacağı yıkamadan tekrar yemek koymak
-Yüzünü, elbisesi ile silmek
-Evinde örümceğin yuva yapmasına izin vermek
- Kap kacağı üzeri açık koymak
-İşlerini yaparken bismillah dememek
-Pantolonunu ayakta giyinmek
Sabreden fakirlerin sevabının, şükreden zenginlerden beş yüzyıl önce cennete girmesi olarak belirtilmiştir. Şükreden zenginler bunu görünce, "Ne olaydı, biz dünyada iken fakirliğe sabreden kimselerden olsaydık" diye temenni ederler.
3. Murat Han, rüyasında bir zatın cenazesini kaldırmak için manevi bir emir alır. Sultan, Veziriazam Siyavuş Paşa'yı da yanına alır ve yine tebdil-i kıyafet dışarı çıkarlar. Hala gördüğü rüyanın tesirinde olan sultan gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa' ya, Zeyrek'ten aşağılara