Yorgun bir günün sonunda otobüsle eve dönüyorsun. Camdan bakarken, bir an için dış dünya bulanıklaşır.
Kendine yabancılaşırsın: “Bu beden kimin? Bu şehir neden böyle? Ben gerçekten yaşıyor muyum?”
Bir anda, dünya sana uzak, sen kendine yaklaşıksın.
Bu durum, Heidegger’in “anxious mood” (kaygı hali) dediği, dünyanın anlam ağının çözüldüğü andır.
Hiçlik araya girer. Nesneler anlamsızlaşır. Ama bu anlamsızlık, kendi varoluşuna ilk kez doğrudan bakmanı sağlar.
Anlamın çözüldüğü yerde, varoluşun kendisi ortaya çıkar.