Yeni Bir Tarih Paradigması ve Ömer Lütfi Barkan adlı bölümden
Barkan'ın kuşağı , fikirleri İmparatorluk ile Cumhuriyet arasında şekillenmiş bir kuşaktır. Özellikle 1900'lü yılların başında doğan bir grup akademisyen ve aydının görüşlerine bu gerçek yansımıştır . Bu kuşak içinde yer alıp Barkan dışında ilk akla gelenler arasında Mükrimin Halil Yinanç , A. Süheyl Ünver , Ekrem Hakkı Ayverdi , Faik Reşit Unat , Abdülbaki Gölpınarlı , R. Oğuz Arık , S. Nüzhet Ergun , Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu , Ahmet Hamdi Tanpınar , Hilmi Ziya Ülken , Hasan Ali Yücel ve Orhan Şaik Gökyay gibi isimleri zikretmek mümkündür . Bu grubu 1910'lu yıllarda doğan Sabri Ülgener , Niyazi Berkes , Mümtaz Turhan , Nurettin Topçu , Kemal Tahir ve Behice Boran gibi isimlerin öne çıktığı ikinci bir grup takip etmiştir . Bu noktada , adı geçen ve çoğu akademisyen olan bu aydın grubunun etkilendikleri ve destek aldıkları başka bir gruptan da söz et- mek gerekir . Bunlar arasında Ziya Gökalp , Bursalı Mehmet Tahir , Ali Emiri , İsmail Saib Sencer , İbnülemin Mahmut Kemal İnan , Muallim Cevdet İnançalp , Osman Nuri Ergin , Yahya Kemal Beyatlı ve Fuad Köprülü ' yü öncelikle zikretmek gerekir. Gerçekten bu insanlar belli bir etkileşim çerçevesi içinde çok ciddi bir fedakârlıkla çalıştılar ve çok şey ürettiler . Kimi Türk tarihini , kimi Türk düşüncesini , kimi Türk edebiyatını inceleyerek eserlerini ortaya çıkardılar . Aralarında siyaseti tercih edenler de oldu . Ama neticede hepsinin ortak çabası Türkiye'nin meselelerini omuzlama ortak paydasında buluştu .
Sayfa 38 - Doğu-Batı YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Abdülbâki Gölpınarlı
Asıl adı Mustafa İzzet Bâkî olan Abdülbaki Gölpınarlı Edebiyat tarihçisi ve çevirmendir. Gölpınarlı, 12 Ocak 1900 tarihinde dünyaya geldi. Abdulbaki Gölpınarlı’nın cedleri Kafkas kökenli Vubh veya Ubıh Çerkeslerindendir. Gazeteci olan babası Ahmed Agâh Efendi, Mevlevî idi. Gelenbevî İdâdîsi’nin son sınıfındayken babasını kaybetti. Tahsiline ara
Reklam
1920'lerin son yılları. Yüksek Muallim Mektebi'nden beş talebe ileride dizinin dibinde çalışmayı da hesaba katarak/umarak, şöhreti genç yaşta âfâkı tutmuş Fuat Köprülü'nün Darülfünun’daki odasına gidiyorlar. Abdülbaki Gölpınarlı, Pertev Naili Boratav, Kara Ziya (Ziya Karamuk), Orhan Şaik Gökyay, Nihal Atsız. Hangi dilleri bildiklerini soruyor üstad. Kimi İngilizce kimi Fransızca diyor. Orhan Şaik hocanın bildiği herhangi bir yabancı dil yok ama menfi cevap verirse reddedilir korkusuyla Almanca diyor... Bir ay sonra herkese tercüme etmek üzere beyan ettiği yabancı dilden bir makale. Orhan Baik Bey'e de Schacht'ın fıkıhla ilgili Almanca bir makalesi isabet ediyor. "Almancayı ve müellifin adını bilmediğim bir tarafa fıkhı da bilmiyorum. Yollara düştüm, gecemi gündüzüme kattım, hocalara sordum sözlüklere baktım, makaleyi tercüme ederek teslim ettim. İki ay sonra yine tercüme edilmek üzere Almanca bir makale daha vermesinden anladım ki hoca tercümemi beğenmiş! Almancayı öğrenmeye öyle başladım. Sonra Ahmed Paşa Divanı, sonra Kutubnâme. İkisi de yazma. Tez olarak bir Arap şairinin divanını çalıştım. İsmail Saib (Sencer) Efendi'ye, Şerafettin Yaltkaya'ya taşındım durdum. Arapçayı da böyle öğrenmeye başladım. Diğer arkadaşlarım da öyle. Bizi böyle yetiştirdi. Sonradan bazı sözler çıktı: 'Köprülü talebelerini istismar etti, onları çalıştırdı, kendi adıyla kitap yazdı' filan. Çocuklar, ben onun istismar ettiklerinden yani yetiştirdiklerinden biriyim. Keşke daha çok istismar etseydi!"
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren din, dinin istediği şekilde değil Kemalist idarenin arzusuna göre ve izin verdiği kadar anlatılmıştır, bu yüzden Kur'an'ın bazı bölümleri -özellikle de toplumsal yaşamı düzenleyen emir ve yasakları- sansürlenmiştir. Mesela Muallim Abdulbaki (Gölpınarlı)'ya ilkokul 3, 4 ve 5. sınıflar için hazırlatılan "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" isimli eserin talimatnamesinde şu yazılıdır: "Yalnız tarihi hakikatler söylenecek, mucizelerden ve harikulade menkıbelerden bahsolunmayacaktır."
Sayfa 106 - Muallim Abdulbaki (Gölpınarlı}, Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri, s. 9-13.Kitabı okudu
Gelin soralım canlara sûretinden n’oldu gider Dün gün seninim der iken sebep neyi buldu gider Acep değil gider ise sûreti terk eder ise Yanlış yalan gıybet değil dosttan haber geldi gider Hani onun mülk ü malı terk eylemiş cümlesini Ol pâdişah dergâhına hemen amel aldı gider Öyle ki dost olmuş idi ol işler düzülmüş idi Belli bilin can sûretin sakalına güldü gider Eyler idi satı-pazar bir pul için gene bozar Olmuş bu dünyadan bîzar yensiz gömlek giydi gider Bini değer bini gider buyruk böyle geldi meğer Kim ola dünyâya doyar peymânesi doldu gider Erte gece söylemişler Hakk’ı bulalım deyiben Yunus aydır miskin olan Hakk’ı bunda buldu gider
Sayfa 78
Kemalist idare dinlerin hepsine insanla­rın cehaletleri ve korkuları neticeleri sonradan uydurulmuş sosyal kurumlar olarak bakar. Ciltler dolusu tefsir, hadis şerhleri, İslam tarihi çalışmaları olan yetkin kişilerin bu durum hakkında tek kelime etmemeleri çok garip. Yine Kemalist ideolojinin yaratıcı­yı dışlayan evrimci anlayışının, ilahiyat
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.