Gülseren Budayıcıoğlu 'dan okuduğum ilk eser oluyor. Açıkçası yazarın eserlerinin bir anda çok popüler olmasından dolayı biraz önyargılıydım ama bu eser önyargılarımı tamamen kırdı diyebilirim. Çok büyük beklentiyle başlamamıştım ancak geçekten bayıldığım bir eser oldu. Bende iz bırakan sayılı kitaplar arasına girdi. Daha önce bu iz bırakan eserler çok çok
Sabahttin Ali hayatta olsaydı "Kuyucaklı Yusuf" hakkında ilk şu soruyu sorardım:"Muazzezi öldüren o kurşun kimin silahından cıktı,Yusufun mu yoksa şakirin silahından mı?" Olurdu.Beni derinden etkileyen bir romandı.Kuyucaklı Yusuf'un kendisini evlatlık alan Kaymakam'ın kızı Muazzez ile olan aşkı ve onun mutluluğunu istemeyen kişiler ile olan mücadelesi anlatan romanı beni her satırda hüzünlü dakikalara sürüklemeye vesile oldu. Yusuf’un hikayesi, beni hem hüzünlendirdi hem de umutlandırdı.Her şeyini kaybetmiş bir kahramanla başlayan roman yine her şeyini kaybetmiş kahramanla bitiyor. O sebepten dram yüklü. Kuycaklı Yusuf kitabını ikinci defa okudum ve ikinci okumamda her satırda farklı anlamalar yukledigimi ve kelime haznemin daha da zenginleştini fark ettim. Türk Edebiyat yapıtlarıni seven herkese tavsiye edeceğim bir kitap :)
Gelişmeye cüret edecek kadar cesur değilsen hayatta iz bırakamıyorsun. Sorumluluk almanın da mücadele etmenin de sesini çıkarmanın da esas şartı cesur olmak. İstiklal Marşımız da bildiğiniz gibi “Korkma” sözleriyle başlar.
Sezai Karakoç'un şairliği üzerine söylenecek pek bir şey yok. Zira kendisi yaşadığı süre boyunca Türk edebiyatının en iyi şairlerinden biriydi.
Şahdamar, Körfez ve Sesler adında üç bölümden oluşan bu kitapta Sezai Karakoç'un en sevilen şiirlerinden 'Kar Şiiri, Şehrazat, Lili, Köşe...' şiirleri mevcut.
Bazı şiirlerinde kapalı bir anlatım ve yoğun imge barındırıyor ama genel olarak anlaşılır ve hissedilebilen şiirler mevcut. Tavsiye ederim, iyi okumalar. Ayrıca burdan Muazzez Akkaya'ya da bi çift laf etmek isterdim ama işte... :)