İlk insanın çamurdan meydana geldiğini ve hayat nefesi verilerek canlandığını düşünmek, kadının erkeğin kaburgasından yaratılmış olduğunu kabul etmek ancak barbarların yaşadığı çağa ait olmalı. Bunlara inananlar ayınküflü peynirden yapıldığı din kitaplarında yazılsa ona da inanırlar. İnsanlar
Adem ile Havva'dan üremiş olsalar bu kadar farklı ırklar nasıl meydana gelir?
Sayfa 45 - Kaynak Yayıncılık - 36. BasımKitabı okuyor
Sümerler ne demiş?
"Madem ki biliyorsun, neden öğretmiyorsun?
Boş vakitte çürüyorsun, neye yaradın?
Bazı insan çok okur, okur, okur. Çok okuyorum der ama okuma seninle gidecek, okumadan kime ne faydan var?
Paylaşmazsan kime ne faydası var? "
Kararlı insanların ortak yönü şudur: Devamlı düşünmek yerine, beklemeden aksiyona geçerler. Attığınız adım olumsuz dahi olsa, süreci kendiniz yönetip hareket aldığınızda o olumsuzu olumluya şansına da sahip oluyorsunuz.
Öyle bir bilgi ile karşılaşayım ki bugüne kadar tüm bildiklerim yıkılsın. Yıkılsın ki yeni şeyler öğrenebileyim. Fakat çoğu insan, yanlış ama alışkın olduğu bilgiyi doğru bir yeniliğe tercih ediyor.
Ulus olarak özelimizde ise Sumerler bizim atalarımız. Yine Atatürk kendi araştırmalarından bunun böyle olabileceği sonucunu çıkarmış ve bu doğrultuda Sümeroloji, Hititoloji bölümlerinin kurulması talimatını vermiş.
İnsan, heveslerinin ve tutkularının peşinden gittiği müddetçe hayatta kalabiliyor, tutkularının cürmü kadar bir dünya yaratabiliyor, kendisine o eksende bir ufuk çizgisi çiziyor. Ben hep bir fazlasını öğrenmek isteyenlerden, bir fazlasını merak edenlerden oldum.
Enteresan bir bilgi olarak şunu da ekleyeyim: Tıpta ve eczacılıkta kullanılan asaya sarılı yılan simgesi Sumerlerden gelmektedir. Hikâyeye göre Gilgameş, gençleşmek için bir ot aramaktadır. Araştırmaları sonucunda, bir nehrin dibinde yetişen bir ota ihtiyacı olduğunu öğreniyor. Otu bulduktan sonra derin bir düşünceye dalıyor. Tek başına bu otu yerse gençleşeceği fakat arkadaşlarının yaşlı kalacağı aklına geliyor. Bu otu arkadaşlarıyla paylaşmak için götürmek üzere nehrin kenarında bırakıyor. Bir başka işle meşgul olduğu sırada bir yılan gelip otu yiyor. Derisini değiştirip gençleşiyor. İşte yılanın tıp ve eczacılıkta bir sembole dönüşmesi bu hikâye üzerine olmuştur.
Kuran, Tevrat gibi uzun yıllar yazılmamıştır. Muhammed’in vahi olarak söyledikleri taşlar, hurma dalları, kemikler üzerine yazılmış. Peygamber öldükten sonra bu yazılanlar ve Kuran’ı ezberleyenler bir araya getirilip tek kitap haline getirilmiştir.
Yahudi bilginler, Nabukadnezar tarafından Babil’e sürülüyor. Sonradan Babil’i alan Persler Yahudileri geri ülkelerine yolluyorlar. Bunlar döndükleri zaman halkının tanrılarından uzaklaştığını görünce onlara Tanrılarını yeniden hatırlatmak için Tevrat’ı yazıyorlar. Bu yazımda Babil’de öğrendikleri çeşitli mitleri de ekliyorlar. Yani Tevrat bilindiği gibi Musa tarafından yazılmıyor. Zaten kitapta Musa’nın ölümünden bahsediliyor.
Kuran’da bazı hocaların uydurduğu gibi başlarını örtmeyen kadınların cehennemde saçlarından asılacak şekilde bir ayet olmadığı gibi örtülenlerin de cennete gideceğini söyleyen bir ayet yoktur.