Dışarıdan bakılınca devrim, mücadele, iş, parti gibi sözler boş ve kuru, hiçbir anlam taşımayan sözler gibi görünüyordu. Bu sözlere anlam veren de insanların inancı değil midir?
İşyerinde psikolojik taciz (mobbing) kavramı, ilk defa 1980’Ii yılların sonunda İsveç’te yaşayan Alman endüstri psikologu Heinz Leyman tarafından tanımlanmıştır. 1990’lı yıllarla birlikte özellikle Avrupa’da ve daha sonra tüm dünyada, üzerinde ciddi çalışmaların yapılmaya başlandığı “işyerinde psikolojik taciz” ve buna bağlı işten ayrılmalar, yani “mobbing” olgusu çok büyük bir problem olarak gün geçtikçe yayılmakta ve mobbingle mücadele konusu, giderek önem kazanmaktadır. Son yıllarda pek çok ülkede, mobbingle ilgili araştırmaların yoğunluk kazandığı görülmektedir. Bu araştırmalar, mobbing olgusunun ne denli ciddi boyutlara ulaştığının gözler önüne sermektedir.
Duygusal cinayet, istismarcıya bakıp "Ne harika, ne iyi bir insan!" diyerek övgü yapıldığında ve sonra da istismarla mücadele eden insana dönüp "Böyle birini tanıdığın için çok şanslısın!" denildiğinde işleniyor çoğu kez.
Nereden geldiğimizi hemen unuttup nereye gittiğimizi merak bile etmeden günübirlik yaşayarak çoğu kez birbirinin aynısı olan şeyi yaptık.
Bir dünya'dan gelip diğerine gittik. Yemekten birbirimizle mücadele etmekten. Sürüye gücümüzü kanıtlamaya çalışmaktan daha başka yaşama nedenleri olduğunu öğrenmek için kaç yaşamdan geçmek zorunda kaldık.
Pek çok yaşam sürdüm. Yüksek makamlarda oturan, parlak yollar arşınlayan ve yıldızların arasında gezinen o yaşamlarla birlikte gelen sonsuz mücadele, acı ve felaketlerden bezginim. Bir daha dünyaya geldiğimde sakin bir çiftçinin yaşamını sürmeyi umuyorum adeta.
Keşke kanser olsaydım.Ya da başka zorlu bir mücadele veriyor olsaydım. Felç,organ iflası...Böyle bir savaşı kaybetseydim cesur olurdum.Ama ben aklımda savaşıyorum ve eğer bu savaşı kaybedip intihar edersem bana yalnızca güçsüz olduğunu söyleyecekler.