Neden Risale-i Nur? Neden Bediüzzaman Said Nursi?
Bu asrın manevi hastalığı; materyalizm ve inkarcılıktır, deva ve çaresi; Risale-i Nurlardır. Bu sebeple Risale-i Nur, ekmek ve su gibi elzemdir. Evet Risale-i Nurlar bu zamanda dinsizliğin önünde manevi bir settir, milyonlarca insanın imanla kabre girmesine vesile oluyor.
Nasıl ki bütün ilâçlar tabîattaki bitkilerden yapılıyor. O bitkilerden herkes hastalıklarına kendisi ilâç yapamıyor ve bir kimyagere ve eczacıya ihtiyaç duyuyorsa; aynen öyle de özellikle yaşadığımız âhirzamân asrının maddî ve mânevî hastalıklarına da Kur’ân eczanesinden bir kimyager ve eczacı misillü müceddid olan Bedîüzzamân’ın Risâle-i Nûr ilâçlarına da ihtiyacımız zarûrîdir biliyoruz. Bu nedenle “Ne vakit bir araya gelsek, Sözler’den birini açıp okuyoruz, tatlı tatlı istifâde edip, Üstadımızla görüşüyoruz.”Çünkü Üstad Bedîüzzamân Hazretleri, “Benim ehemmiyetsiz şahsıma bedel, Nûrdan elinize geçen hangi risâleyi okusanız veya dinleseniz, benim âdi şahsım yerine Kur’ân’ın bir hâdimi hâysiyetiyle beni o risâle içerisinde görüp sohbet edersiniz” ve “Benimle hakîkat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam, hangi risâleyi açsa; benimle değil, hâdim-i Kur’ân olan üstadıyla görüşür ve hakâik-i îmâniyeden zevkle bir ders alabilir”diye ders vermektedir.
Hem bu asırda aklımız, kalbimiz ve rûhumuz yaralanmış ve çok dehşetli vesvese ve vehimlerle imânımız sarsılmıştır. İşte bu mânevî yaralarımızı, hastalıklarımızı, aklımızda ve kalbimizdeki vesvese ve şüpheleri en te’sîrli ve sarsılmaz delillerle tedâvî eden ve iknâ eden eserler olan Risâle-i Nûrları okuyoruz.