Küçücük bir çağrışım…
Doldurmakla tehdit eder hafızanın tüm kör boşluklarını
Ve sürükler peşinde bir anıyı
Muğlak bir unutuşa teslim ettiğin ne varsa
Dizilir önüne birer birer
Buğulu gözlerin yolda…
Sessiz bir nöbette uykudan yoksun
Bekler durursun…
Hatırlıyorum,
Güzel hayatlarımız vardı eskiden.
Her şeyden bihaber gamsız, kedersiz
Ne de güzel yaşardık biz
En ukde kalan içimde o günlerden
Rüzgara karşı durduğunda yükselen,
Babamla uçur(a)madığımız uçurtmalar
Bir de doğru bildiğim her şeyi söylemek
Utanmadan, umarsızca, göçüp gitmeden.
Firar etmeden anılarım göz hapsimden
Her şeyi bir utanmazlığa vurup yaşamak
Eteklerinde, yarattığım küçük dağların.
Bir kedi alsam yanıma, ömrüm uzar.
Ömür dediğin nedir ki, kısalığıyla meşhur
Şükretmek, sanki züğürt tesellisi.
İstemek nedir, bilinmez bir muğlak,
Bir hicaz makamı: Bir Bahar Akşamı
Oturup fotoğraflara bakmak, eskiden
Maziperest olduğumu hatırlatır acımasızca.
Hiç acımaz, her yerde karşıma çıkan
Sözlerini bilmediğim aptal şarkılar.
Güne tüm nobranlıklarıyla başlayan ve olabildiğince muğlak cümleler ile insanı mutsuzluğa sürükleyen gereksiz insanlardan kaçma savaşı vereceğim kesinleşti.