Düşman Ceza hukukunun asli varlığını gösteren “örgüte üyelik suçları” başta olmak üzere terör suçlarının ve terörizm kavramının sınırlarının belirsizliği ile, yoruma açık, nesnel dayanaklardan uzak ve keyfi bir suç alanı ortaya çıkmış, böylece yeni cezalandırma sistemi, hayaletimsi, muğlak ve tasarımsal bir “düşman” imgesi üzerine kurularak, bilinen hukuk devleti ilkelerinin tamamını da reddeden ve onurla çelişen bir yapı olarak oluşturulmuştur. (210. syf)
“Düşman”ın hukuksal tanım ve ölçülerle tanımlanamaz olan kimliği ve içeriği, siyasal alanın tercihi ile belirlenen, izafi, politik karakterli bir “düşman” tasarımı ile sonuçlanır. Bu, öylesine nispi bir nitelik taşır ki, anti-terör yasalarının Anayasaya uygunluğunu denetlemeye çalışan Anayasa Mahkemesi dahi “düşman” olarak tanımlanabilirler. (162. Sayfa)
Devlet kendi düşmanlarının kimler olduğunu hemen nereden ve nasıl bilebiliyor? Kimin düşman olduğunu kim belirlemektedir? Parlamento mu, devlet başkanı mı, başbakan mı, bir mahkeme mi (eğer öyleyse hangi mahkeme), polis mi veya mahalli yetkili infaz kurumunun idarecisi mi? Ve düşman hangi kriterlere göre tanımlanmaktadır? (155. Sayfa)
Sanırım kitaptan alınan bu alıntılar yeterli yaratılan “Düşman Ceza Hukuku”nun ne kadar tehlikeli sonuçlar doğuracağını anlatmaya