Büyük bir zelzelede, kulak zarımızı patlatan gürültüler ve toz duman arasında içimizi bastıran korku ile fantastik bir muhayyile ile her şeyin yıkıldığını sanırız; fakat zelzele durunca, titreyen eşya sabit şekillerini alınca, ancak temelleri çürüyen binaların devrildiğini ve sağlamların tozlardan silkinerek vakarla hayata çıktığını görürüz.
Peygamberler, akla aykırı söylemlerini mucizelerle meşrulaştırırlar.
Peygamberler diğer insanlardan daha üstün zekaya mı sahiptirler? Spinoza "Asla" diye cevap verir bu soruya. Peygamberin Tanrı vergisi yeteneği kendini zihin değil muhayyile (hayal etme gücü) vasıtasıyla ifade eder. "Peygamberler daha kusursuz düşünme yetisine değil, daha canlı bir muhayyileye sahiptirler." Muhay­yilenin akıl kadar kuvvetli bir kesinlik taşımamasından ötü­rü peygamberin sözüne inanılması için bu söze, zihni acze düşürecek bir mucizenin eşlik etmesi gerekir:
Reklam
Muhayyile! Aşkı bir muhayyile oyunu diye kabul edebiliriz: Muhayyile! Çocukta da en canlı kabiliyet. Bundan da anlaşılmıyor mu ki, aşka, büyük idealleri karıştırmamalı. Hattâ bir çocuk, bir büyükten daha kuvvetli sevebilir; çünkü muhayyilesi daha serbest ve dizginsizdir.
GİRİŞ Eski ruhbilimciler, insandaki dış duyulardan başka beş de iç duyu kabul ederlerdi. Bunlar bellek (hafıza), sezgi (vahime), imgelem (muhayyile), anımsama (müzekkire) ve düşünme (mütekkire) idi. Bu beş duyu bir ortak duyuda (hiss-i müşterek) birleşirdi.
Yapı Kredi Yayınları, Beşinci Baskı Eylül 2004 [ISBN: 975-363-475-7]Kitabı okuyor
Fakat bu muhayyile ne istiyor? “Oyalanmak istiyor. Can sıkıntısından kurtulmak istiyor.”
Bazı durumlara sonuna kadar tanık olmak bir kısmını görmekten iyidir. Muhayyile denen azgın âlem işlemeye başlamaz hiç olmazsa.
Reklam
Allah'ın fiilleri ve yeryüzünde gökleri ve yıldızları hareket ettirerek bitki ve hayvanları nasıl ortaya çıkarttığı üzerine tümevarımsal biçimde gözlemde bulunan kişi, insanın kendi âlemi olan bedenindeki tasarruflarının Allah'ın büyük âlemi olan evrendeki tasarruflarına benzediğini görecektir. Yine görecektir ki insanın eylemlerinde kalbin yeri Allah'ın arşını andırmaktadır. Keza beynin yeri kürsüyü andırmaktadır. Duyular doğası itibarıyla Allah'a boyun eğen ve ona karşı gelmek ellerinde olmayan melekleri andırmaktadır. Sinirler ve organlar gökleri andırmaktadır. Parmaklarda ortaya çıkan güç, cisimlerde insanın hizmetine amade kılınmış yerleşik doğayı andırmaktadır. Kalem, kâğıt ve mürekkep; cem,terkip ve tefrika gibi işlevlere teşne olma konusunda bileşik cisimlerin bileşenleri olan elementleri andırmaktadır. Muhayyile aynası, levh-i mahfuzu andırmaktadır. Hakikate bu ölçü doğrultusunda vakıf olan kişi Hz. Peygamber'in [sav] "Şüphesiz Allah, Adem'i kendi suretinde yarattı," sözünü anlar.
Sayfa 41 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
..fena mimarın eserinden sakınmak kolay bir iş değildir. Aciz bir muhayyile, fakir bir ruh, yol ortasına dikilmiş taştan koca bir şekle inkılâp edince, bütün bir şehrin manevî sıhhatini, nesillerce bozmak kudretinde bir tehlike olur. Son senelerin ağlanacak, sahte mimarîsi yüzünden değil midir ki ruhumuzun bedii kabiliyetine delil aramak için eslâfın âsârına başvurmaktan başka çare bulamıyoruz.
“Güzellik ve ölüm o kadar zıt şeyler ki muhayyile bunları yan yana koyamıyor.”
Sayfa 246 - ÖtükenKitabı okudu
“Böyle dümdüz bir beynim olacağına hiç olmamasını tercih ederdim. Muhayyile namına bir şey yok yahu!..”
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.