“Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız...
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler,
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?”
“Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
Kimse duymuyor çığlıklarımı
Duyan aldırış etmiyor, çekip kurtarmak istemiyor
Bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım”
Bir genç kızın iç dünyasının anlatıldığı bu romanda Kürşat Başar, mektup ve birinci kişili anlatım tarzlarını karıştırdığı bir anlatım tarzı yakalamış.
Kitabın yazılış tarzı, bütünlük hissini okuyucuya geçirmiyor ama ana karakterin psikolojisini yansıtışı açısından başarılı bir kitap. Yaşanan olaylara verilen tepkiler, iç hesaplaşmalar insana “Ben de olsam böyle düşünebilirdim” dedirtebiliyor.