Kendimizi iyi hissetmemizi sağladığı sürece bir şeyin doğru olup olmadığını umursamamak, ahlaki açıdan, cebimiz dolu olduğu sürece paranın nereden geldiğini umursamamak kadar kötüdür.
Bilim iki kenarı keskin bıçağa benzer. Sahip olduğu muazzam güç, politikacılar dahil hepimizin omuzlarına yeni sorumluluklar yükler. Teknolojinin uzun vadeli sonuçlarına daha fazla dikkat etmek, küresel ve nesiller arası farklılıkları göz önünde bulunduran bir bakış açısı benimsemek, insanların milliyetçi ve şovenist söylemlere kolayca kanmalarını engelleyecek çeşitli önlemler almak gibi sorumluluklardır bunlar. Bu saatten sonra, yapacağımız hataların bedeli altından kalkamayacağımız kadar ağır olabilir.
Ortalama insan ömrünün uzaması belki de yaşam kalitesinin arttığını gösteren en önemli ölçüttür. Bu, bilimin insanlığa sunduğu değerli bir armağandır; yaşam gibi paha biçilemez bir armağan.
Savrulup atılan, toprağın üzerinde kıvrılıp bükülen ve üzerine acıyarak basılan bir mum ışığı gibi seğirerek sönmek değil, büyük alevler çıkaran bir keyif yangınında sanki rastlantıymış gibi son bulmak istiyordu. Uçuruma dans ederek düşmek istiyordu.
Acı ama adil kural, bulduğunuz düşünce işe yaramıyorsa kaldırıp atmaktır. İşe yaramayan bir şey üzerinde düşünerek beyin hücrelerinizi boş yere harcamayın.
O hücreleri, veriyi daha iyi açıklayan yeni düşünceler geliştirmekte kullanın.
Bilimi yayıngınlaştırma yolunda çabalayanlar için en büyük güçlük, hem göz kamaştırıcı keşifler hem de yanılgılarla dolu, kimi zaman da bilim adamlarının kendi inatçı tutumlarından zarar görmüş karmaşık bilim tarihini sergileyebilmektir. Geleceğin bilim adamlarının öğretiminde kaynak olarak kullanılan ders kitaplarının çoğu, hatta pek .oğu bu konuya değinmez.
İnsanın doğayı yüzyıllar boyu sabırla sorgulaması sürecinden damıtılmış bilgeliği cazip bir anlatımla sunabilmek, o karmaşık damıtım aletinin kendisini ayrıntıları ile betimlemekten kuşkusuz çok daha kolaydır.
Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür.
Bir elektrik akımı etrafımızı sardı. Sıcak kanın kokusu havaya yayıldı. Mum ışığı ağın üzerinde titreşti. Sanki koca evren bu odaya indirgenmiş gibi her detay keskinleşti.
Sloane, kaos tanrıçası ise hepsinin merkezindeydi.
Eğri büğrü bir masada her yanı yağ içinde koca bir mum, buz bağlamış küçük pencereye yeni günün ışığı vuruyor, yoksul insanlar için zorlu yeni bir günün...
"Sevmeye ne kadar vakit ayırırsak o kadar uzun süre severiz.
...
İlk anda beğendiğim birçok parçayı sonradan sevmez olmuşumdur, tıpkı üstümde kalmayan parfümlerin kokusu gibi.
Yıldırımın ışığı aydınlatmaz, gözü kamaştırır, kör eder. Yıldırım çok hızlıdır, uzun sürmez.
Bir mum ışığının büyüsü yoktur onda."
Savrulup atılan, toprağın üzerinde kıvrılıp bükülen ve üzerine acıyarak basılan bir mum ışığı gibi seğirerek sönmek değil, büyük alevler çıkaran bir keyif yangınında sanki rastlantıymış gibi son bulmak istiyordu.