Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

vusLat

Kentimin güneşleri epeydir hiç gülmüyor be adam,
onlar da küstü oynamıyor şimdi. Gökyüzüm pek bir gözü yaşlı bir şey oldu bugünlerde, ahmak ahmak ıslanıyor yüreğim. Bak işte hala sen geçişli benim iklim değişikliklerim. Yaz uğramıyor sensizliklere, nicedir üşürüm ellerini.
Reklam
Harfleri yetim şiirlerimizden düştük biz satırlara, şimdi hangi koruyucu sevda sahiplenir ki kimsesizliğimizi?
En çok da kalbime seni musallat ederken, kusurlarını kusursuzca gizleme konusundaki yardım ve yataklığından sanık sandalyesine oturtuyorum zifir siyah geceleri!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşkın davetsiz bir misafir olduğu gerçekliğini ömrüme sunan bir yalan varsa o da şendin! Misafir dediğinin az edebi olurdu hani. Kapımı ansızın çalmak değil, kapımı zamansız kırmaktı seninkisi!
Hayatın bana huzur borçlu olduğu bir vakitte çıkıp gelmesey-din, daha karpuz bile kesmeyecektik. Aç mahallemin tok kedisi de senin gibi, hangi ara balkondan evime geleceği belli olmuyor. Taklitler aslını yaşatırmış, ne vakit gizlice süzülse odama aklıma geliyorsun kediyle beraber. Sonrası malum, belki de gelirsin diye çay falan demliyorum. Yaprak sarması da ince belli bir promosyon oluveriyor üstelik.
Reklam
Anlayacağın üzere burada her şey aynı, her şey senden sonrası... Güneş her sabah doğuyor seninle farklı dünlerdeki günlerimizin üzerine. Güneş doğuyor doğmasına da, gün doğmuyor evrene... Şayet bir gün gelirsen, beni, içimde bıraktığın boşluklarda ara...
“Büyüdükçe küçülürmüş insan dediğinin gönlü, kendi bile sığamaz olurmuş kendine!”
Ve işte yine güneş doğdu,
birazdan uyanacak tüm şehir... Ben sensizliğimin bilmem kaçıncı gününe basacağım düşürdüğüm yaşımla. Kim bilir sen hangi gökyüzünde, akşamdan kalma sevmelerini uyuyor olacaksın. Ben gidişinin sokak aralarından el bile sallayamazken... Evet güneş hep doğuyor, her zaman doğuyor! Doğuyor doğmasına da, gün buralarda doğmuyor evrene...
Sen benim içimdeki toplu katliamdın... Sonra gün geliyor, kuşanıyorsun cebindeki son kuruşluk misali umutlarını. Yetmiyor üzerindeki yalnızlıklarını örtmeye belki, belki hala üşüyorsun gün değdiremediğin karanlıklarında fakat yine de vazgeçemiyorsun işte hayallerinden. Her son yeni bir başlangıç diyorlar sorduğunda ve her başlangıç yeni yeni sonlara ana! Bir tuhaf düzen, tuhaf bu yeryüzü... Ömründeki her bir yaşı sadece bir defa yaşayabilen bedenimiz aslında kaç ölüm, kaç doğum barındırıyor bir bilsek. Tam inanmışken var olmaya koparıyorlar içini özünden. Yatıp gidecekken kapkara topraklara, can suyu oluyor hiç bilmediğin bir damla ve yeşeriyor yaprakların sonra, kuruduğun yerinden.
Hep bir yerden yakaladım sanıyor insan yarını, sonra bugünü hep zarar ziyan. Azimle çabalıyoruz kurtarmak için dünün koma halini lâkin daha biz besmele çekmeden yükselebiliyor sâlâ...
Reklam
Kim olduğumu unuttuğum yerden yazıyorum şimdi olmadığımı. Hayat çok telaşlı, sanki ocağın altını kapatmadan dışarı çıkmışta koşa koşa geri dönecek...
Yürümek ne zor şeymiş iki ayağının üzerinde dim dik. İnsan, takati kalmayınca anlıyor ve şimdi düşmek desen bana, inan ki kalkabilmenin yoktu başka çaresi!
Ömründeki her bir yaşı sadece bir defa yaşayabilen bedenimiz aslında kaç ölüm, kaç doğum barındırıyor bir bilsek. Tam inanmışken var olmaya koparıyorlar içini özünden. Yatıp gidecekken kapkara topraklara, can suyu oluyor hiç bilmediğin bir damla ve yeşeriyor yaprakların sonra, kuruduğun yerinden...
Sen benim içimdeki toplu katliamdın...
Sonra gün geliyor, kuşanıyorsun cebindeki son kuruşluk misali umutlarını. Yetmiyor üzerindeki yalnızlıklarını örtmeye belki, belki hala üşüyorsun gün değdiremediğin karanlıklarında fakat yine de vazgeçemiyorsun işte hayallerinden. Her son yeni bir başlangıç diyorlar sorduğunda ve her başlangıç yeni yeni sonlara ana! Bir tuhaf düzen, tuhaf bu yeryüzü...
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.