Duam kabul olmuştur, ben asla Allah'tan mutluluk, rahatlık ve dertsizlik istemedim, asla! Dertsiz insan ölüdür, bitkidir. Anlayış ve duygu yüklü insan nasıl dertsiz yaşayabilir?
Ben dertsizlik yerine sürekli Allah'tan beni aşağılık ve sıradan dertlere müptela kılmamasını istedim.
Ruhumu, kalbimi ve duygularımı bu sıradan dertleri hissedecek düzeye indirmemesini istedim.
• Ali Şeriati,
Yalnızlık Sözleri 2
...fakirlik, diktatörlük, cehalet, çöküş, açlık ve hastalık içinde yanan bir millet için bu dünyanın ötesindeki cennetleri anlatmak, müptelâ olduğu şeyden daha büyük bir acı verir.
Hazret (kuddise sırruhû) şöyle buyurdular:
"Âşığı belaya müptela etmek, ona gam ve keder vermek, nazlı mâşukun âşığının aşkındaki sadakatini anlamak için imtihanıdır."
Aşk sustuğun vakit daha bir ziyadeleşir gönlünde. Daha çok acıtır. Susmak aşkın ateşine bir körük vurmaktır; susmak acıya müptela, derde meftun, gama mecbur olmaktır. Aşık, sustuğu, sükût ettiği ve edebildiği kadar âşıktır.
Bir şeye ya da kimseye kendini fazla kaptırmış, bağımlı olmuş. Aşırı düşkün. Tutkun. Dilimize Arapçadan geçmiştir. Düşkünlük mânâsındaki iptilâ kelimesinden türetilmiştir.
Elbette nefis hazır lezzete müptela olduğundan, değişim yolculuğundan alıkoyar!
• Montaigne'nin " Herkes kendisi için bir derstir; yeter ki, insan kendisini yakından göre bilsin" uyarısını görmezden geliriz.
•Hz. Mevlana'nın " Herkes dışını süslerken sen içini süsle, kalbini süsle. Herkes başkasının ayıplarını araştırırken, sen kendi ayıplarınla meşgul ol..." ikazlarını hiç üzerimize alınmayız.
"Şeb-i Yeldâyı müneccimle muvakkıt ne bilir
Mübtelâyı gâma sor kim geceler kaç vakit"
(Yılın en uzun gecesinin hangi gece olduğunu müneccimler ile takvim düzenleyenler asla bilemezler.Onun hangisi olduğunu ancak gama müptela olmuş aşık bilir.)
Saate bakıyorum; gözlerim bende değil
Demirci körüğü içimde zaman
Yürüyebilir miyiz söndürüp lambaları
Yürüyebilir miyiz umutların dikenli
Karanlığa müptela yorgun avuçlarında
...........
Her sabah gemilerle açılıyorum sana
Her akşam parça parça dönüyorum sahile
Sanki çağırıyorsun zihnimi ufuklardan
Çığ gibi iniyorsun dağ yamaçlarından
Dokundukça yanıyor , yandıkça dokunuyor
Küllerimi rüzgara veriyorum sessizce
Yine de ayaktayım karşında , bende değil
Gözlerim bende değil, yüreğim bende değil ⚘🌿
Geceler mi uzadı bu karanlık ne
Buz tutuyor zihnim…
Ağrılı, acılı, sancılı çırpınışlarım
ne kadar kanasa da
tuz basıyor aklım yarama...
çığlıklarımı içime büküyorum
“Düşdü yere her kim kıldı bizi adâvet
Kim derd-i keşiz, tîr-i kazâyız, fukarayız.
Ruhsâre-i mehveşlere gönül vermişiz ammâ
Zannetmeki müstağrak-ı deryâ-yı hatâyız.
Ey hâce! Nakşa nigeh nakkaşa nigehtir
Sanma ruh-ı zîbâya nigeh ayn-ı günehdir.”
Derd-i keş : derde müptela olan
Adavet :düşmanlık
Tir-i kâza: kaza oku
Ruhsare-i mehveş: ay yüzlü güzel
Müsteğrak-ı deryayı hâta : hata denizinde boğulmak
Nigeh : bakmak nazar etmek
Nakkaş : nakış işleyen
Euh-i zibâ: kıymetli ruh
Güneh: günah