26 Eylül sabahı şafakla beraber Süvari Tümeni, Ajlun Kazasının merkezi olan Erbil'e ulaştı. Burası Yıldırım Ordular Grubunun dahilinde bulunan menzil noktalarından biri idi. Bu menzil noktasında 1 milyon kilodan fazla arpa, bir o kadar buğday ve 5-6 yüz bin kilo hububat saire vardı. Ambarlar ağızlarına kadar dolu idi. Bunlar şimdiye kadar geçen birliğin alabildiklerinden fazla kalanı idi. Şam'a varıncaya kadar diğer tesadüf ettiğimiz menzil noktalarında da hemen aşağı yukarı aynı miktar erzak ve hububat mevcuttu. Filistin savaş cephesi gerisinde böyle erzak dolu menziller bulunduğuna göre biz neden iaşe yüzünden o derece müşkülata uğramıştık. Neden bilhassa hayvanlarımız günlerce arpasız, samansız kalmıştı. Nakliye vasıtaları yetersiz deniliyordu. Çünkü Anadolu Demiryolları, Almanların şarabını, şampanyasını, birasını, daha bilmem nelerini taşımaktan kurtulamıyordu. Diğer taraftan da Anadolu'dan Arabistan'dan, Almanya'ya buğday, arpa nakliyatı yapıldığı rivayet olunuyordu. Hemen her Alman neferinin, her Alman subayının Almanya'da bıraktığı ailesini beslemek için postalara her hafta beşer kilo ağırlığında etten, yumurtadan, fasulyeden, yağdan, peynirden mürekkep binlerce paket yığılıyordu. Sanki Almanlar hizmetten çok hem kendilerini, hem Almanya'daki ailelerini beslemek için memleketimize gelmişlerdi. İzmir'in Suriye'nin en iyi üzüm ve incirlerini, Türkiye'nin has ekmeklerini onlar yiyor, Bomonti biralarını onlar içiyordu. Türk efradı, mesela payitahtta bile tuzlu balıkla geçinirken Almanların sofrasında en körpe dana etlerinden kızartmalar eksik olmuyordu.