Kadınları doğuştan barışçıl canlılar diye göstermenin alemi yok. Ölen kendi oğlu, kocası, kardeşi olmadığı sürece, hiçbir kadının savaş karşıtı olmadığını… anlıyor insan...
Kan ve kemik bütün insanlarda bulunur ;farklı olan yürek ve niyettir...
Kadınlar, esir alındıkları yeri, korundukları yer sanırlar. Kadınlar için hem siper, hem sığınaktır mutfak… Yaşayan ölüler haline gelmiş kimi kadınların morgudur aynı zamanda. Toprağa verilene kadar bekledikleri yerdir...
Güçlü kadınlar, erkekleri zayıf kadınlardan daha iyi severler. Sevmek güç gerektirir çünkü...
Bütün sistem hırsızlık, yalan, düzen, rüşvet ve eşitsizlik üzerine kurulu. Bunları bilmek için solcu olmaya gerek yok...
Hem kendi olmak, hem kadın olmak, asıl gerçekçi olup imkansızı istemek budur. Her insan, kendi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok, ama mutlaka bir bedel. Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır...
Başarılı olunca da affedilmiyorsun, başarısız olunca da, çünkü kadınsın ve aslında temelde affedilmeyen şey kadınlık...
Dünyada başka hiçbir şey yapamadıklarından ancak çocuk yapmayı becerebilen, bunu da çok büyük bir marifetmiş gibi etrafa sıvaştıran kadınlardan her zaman nefret ettim...
Ayrılıkları, ayrıntılar acıtır. Kadınları mahveden erkekler değil, ayrıntılardır...
Bizi en çok kendimize benzediğini düşündüğümüz insanlar üzer...