Bu nasıl hayattı? Suçluyla suçsuzum, haklıyla haksızın, güzellikle çirkinliği, yaşamla ölümün yer değiştirdiği bir hayatı yaşamak boyunlarımızı kırıyordu işte.
"Asırlardır insanları birbirine bağlayan en güçlü duygu aşktı; ama insanları nefrete sürükleyen en büyük duygu da aşktı. Bıçağın bir yüzü aşk, diğer yüzü nefretti. İkisi de keserdi."
İnsan gerçekten de böyle yaşayabilir miydi? Bir yalana tutunup onu kendisine hayat gayesi yapabilir miydi? Hiç gerçekleşmeyeceğini bildiği halde yine de sabırla ve inatla bekleyebilir miydi?