Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1940'ların Sonları ve Atsız: 1948 sonlarında Atsız, Yeni Sabah gazetesine yazılar da yazmıştır. 03 Ocak 1949'da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta şöyle diyor: "Ben 15 aydır Yeni Sabah gazetesine yazı yazıyorum. Haftada bir yazı koyuyor ve makale başına 15 lira veriyorlar. Görüyorsun, kazancım yolunda. 20 lira
1943 yılında Atsız yeniden dergi çıkarmaya teşebbüs eder. Atsız Mecmua'nın devamı olacak olan dergi Türk Sazı adını taşıyacaktır. İmtiyaz, Nejdet Sançar'ın eşi Reşide Sançar adına alınmıştır. Bayilerle anlaşmaları yapılan, Tasvir ve Cumhuriyet gazetelerinde ilanları çıkan dergi 15 Mayıs'ta dağıtıma verilmek üzere 14 Mayıs'ta
Reklam
Hayvan Hakkı
Evliyâullahtan birisi, Çatalca'nın köylerinden birinin adını söyleyerek, "Bu köyde yaşayanlar, harama helale dikkat eden, ibadetinde, işinde gücünde, iyi insanlardır. Bir de hayvan haklarına riayet etselerdi, hepsi evliya olurdu." Mustafa Bey ekledi, "İşte, hayvan hakkı bu kadar önemli!"
Erzurum'a Doğru Mustafa Kemal 23 Haziran'da Tokat-Sivas yolu ile Erzurum'a hareket etti. İstanbul onu geri almakta direniyordu. Mustafa Kemal'i hiçbir sıfatla tanımamak için her yana emirler verilmiştir. Azlettiler, aldırış etmedi. Üstündeki resmî sıfatı milli kongrelerde liderlik otoritesini alıncaya kadar kendi üstünde tutmaya çalışacaktı. Zaafa düşenlere de durmadan umut ve yürek pekliği vermek lâzımdı. İstanbul'da Kuvay-ı Milliye öncülüğü yapanlar bile Urfa, Maraş ve Antep'i alan Fransızlara hoş görünmesini öğüt veriyorlardı. Mustafa Kemal: "Fransızları hoş tutmakla ne kazanacağımıza akıl erdiremiyorum. Garp zihniyeti dalkavukluk ve riyakârlık, hele zulüm görmüş bir milletten gelirse, o milletin yaşamak hakkı olmadığına hükmeder. ***Tersine haksızlık ve zulme karşı avazımız çıktığı kadar haykırmalıyız. Avrupa'ya yaşamaya hakkımız olduğunu anlatmalıyız. Sizler de bu yolda yürüyünüz” diye cevap veriyordu.
Sayfa 211 - Pozitif
Şefaat ve Muhammed(s.a.v)'in Peygamberliğinin Genel Oluşu
‎‫الا لِمَنْ أَذنَ لَهُ‬‎ Ancak kendisine şefaat için izin verilmiş olan kimse müstesna. Ki evvelâ, makam-ı Mahmud'da Muhammed Mustafa sallallahü aleyhivesellem, sonra alâ merâtebihim diğer Enbiyâ ve Melaike ve salihîn. حتى اذا فزع عن قلوبهم Yani izin verdiklerinin şefaati de birdenbire oluvermez. Mevkifte çok tevakkuf ederler, dehşetli korku, hâlecânlar içinde beklerler. O dereceye kadar beklerler ki, nihâyet kalblerinden o dehşet ve hâlecân giderildiği, yâni şefaate izin verildiği zaman şefaat bekleyenler şefaat eden şefaatcilerine قالوا‎ derler: ماذا قال ربكم »Rabbımız ne söyledi?» Şefaatinizi kabul buyurdu mu? Şefaatciler de cevaben: قالوا الحق »Hakkı» derler. Yani «hakkı söyledi, hakkı ne ise, o olsun buyurdu>> derler. Binaenaleyh kâfirlere şefaat olmaz. ‎‫وَلا يَشْفَعُونَ الا لمن‬‎ ‎‫ارتضى "...ve onlar onun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat etmezler‬‎. Enbiya-21/28.Mısdakınca yalnız Allah'ın razı olduğu mü'minlere şefaat ederler. ‎‫وما أرْسَلْنَاكَ الأ كافة للناس Seni de başka değil, ancak bütün insanlara şamil bir‬‎ risåletle rahmetimizin müjdecisi azabımızın habercisi gönderdik. Bu âyet de, Risâlet-i Muhammediyye'nin Arab ve gayr-i Arab bütün insanlara kâffeten ammü şamil olduğuna delîl olan âyetlerdendir.
Sayfa 375 - 6.cild 34/22-30Kitabı okuyor
Mahmut Esat Bozkurt
“Benim fikrim ve kanaatim şudur ki; dost da, düşman da, bilsin ki bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır. O da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.”
Sayfa 272 - Lopus YayıneviKitabı okudu
Reklam
Yunus sen bu dünyâya neye geldin Gece gündüz Hakkı zikr etsin dilin
Yan Doğrudan Hükümet Şekilleri
1. Asıl anlamıyla referandum 2. Halkın red etmek (Veto) hakkı. 3. Halkın kendisinin girişim hakkı.
Sayfa 119
Mobbing Bank Diyor ki;
Bu Seçim, O Seçimlere Benzemiyor Pozitif enerji yayarak negatif enerjinin tesiri ile esir düşmüş her Türkü kurtarıp kendi yürek meydanına çıkartarak ve gücümüzü birleştirerek kendimize geliyoruz. Uyutan uyuşukluk geçtikçe, uyuşturan kendinden geçiyor. O kadar çaba boşa gidecek diye kılıktan kılığa girerek aldatan, şeytan gibi size güvenmiştim dercesine kime dil döküyor? Aldanmaya devam eden ve aldanmaktan vazgeçen önüne bir seçim sandığı koymadan tarafını seçiyor. Hak, hakkı seçin diyor, halk hakkın karşısında hakkından mı vaz geçiyor? Bu seçim, o seçimlere benzemiyor! Hak bir asır öncesinde olduğu gibi halka kimi seç diyor? Mustafa Kemal Atatürk'ü halk mı seçti, hak mı seçtirdi? Yanıtını kim biliyor? Seçilmiş öyle diyor. Şeytan ise yine mi diyor! Önder Karaçay
"...Nil-i mübarek, Dicle ve Fırat gibi ırmaklar... hadiste rivayet ediliyor ki: "O üç nehrin herbirine Cennetten birer katre (damla) her vakit damlıyor ve ondan bereketlidirler." Hem bir rivayette denilmiş ki: "Şu üç nehrin menbaları, cennettendir."(1) Hz. Peygamber (s.a.v.), miraç hadisinde şöyle buyurmuştur: "...
Sayfa 327 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Reklam
"NEFSİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR."(1) Ali el-Karî bu söz için der ki: İbn Teymiye: Mevzudur, dedi. es-Sem'anî ise: Bunun merfu olarak bilinmediğini, Yahya b. Muaz er-Razî'nin sözü olduğunu, söyledi. Nevevi dedi ki: Nebi'den (s.a.v.) sabit değildir. Fakat, manası sabittir. Denildi ki: Kendi cehaletini bilen, Rabbinin ilmini; kendisinin fâni olduğunu bilen, Rabbinin baki olduğunu; kendisinin âciz ve zayıf olduğunu bilen, Rabbinin kudret ve kuvvetini bilir. Bu, Teala'nın şu kavlinden anlaşılır: "Nefsini aşağılık yapandan başka, kim İbrahim'in dininden yüz çevirir?" (Bakarа, 2/130) İbn Hacer'e bu hadisi kimin rivayet ettiğini sormuşlar. Cevaben, "Bu hadisin aslı yoktur" demiştir. İbn Hacer daha sonra, bunun Yahya b. Muaz'ın sözü olduğunu belirtir ve manası hakkında da aynı açıklamayı yapar.(2) Bu söz gerçekten hikmet doludur... Ancak ne var ki, benimsenen bir hikmetin zamanla "hadis" zannedilmesi ihanet olmaktadır. Zira bir hadisin Müslüman nazarındaki mualla mevkiini almaya hiçbir hikmetin hakkı yoktur. Hikmetin hikmet, hadisin hadis olarak bilinmesi şarttır."(3) 1- Barla Lâhikası, 317. 2- Şeyh Alaaddîn, İmam Nevevî'nin Fetvalarının Şerhi, 302. 3- Cânan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, 13.
Sayfa 327 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
CENÂB-I HAK NEFSE DEMİŞ Kİ...
"Hadisin rivayetlerinde var ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin" Azab vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE". Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş:
Sayfa 294 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Bakü’deki Türk Komünist Partisi’nin başında Mustafa Suphi adında, Bolşeviklerin çok tuttuğu bir adam vardı. Ankara’daki Komünist Partisi’nin faaliyeti hakkında pek bir şey hatırlamıyorum. Aralarında yakından tanıdığım bir Hakkı Behiç vardı. Bu aralık, Rus Sefareti de henüz tamamen teşekkül etmiş değildi. Fakat, kendilerine Bolşevik denilen
Şark Mefkûresi’ni tahlil etmek gayet güçtü. Çünkü, çok karışıktı. Bu, Şark Mefkûresi’nin muhtelif safhalarından biri de komünizmdi. Bunun en mühim taraftarı, belki Hakkı Behiç’ti. Bu adam, İttihat ve Terakki’nin idealist azalarından ve aynı zamanda maliye ile meşgul simalarındandı. Ruhen çok samimî bir insandı. Türklüğe çok bağlı olmakla beraber,
Mustafa Kemal yine bir gün, beraberindekilerle birlikte meclise gitmek için yola koyuldu. Şoförü, uzun zamandan beri, Ata'sının hizmetinde çalıştığı için onu çok iyi tanıyordu. Yol boyunca aracını normal bir hızla sürdü. İğde ağacına yaklaştığında frene basıp aracı yavaşlattı. Araçtakiler, şoförün bu davranışına bir anlam verememişlerdi.
Sayfa 49 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.