Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ebul-Muin en-Nesefi diyor ki: "Deriz ki, inançlara gelince: Diyanet sahiplerine göre, bunlar 5 esasa ayrılır: 1. Allah'a iman. 2. Meleklerine iman. 3. Kitaplarına iman. 4. Peygamberlerine iman. 5. Ahiret gününe iman. İbadetler de ona göre 5 esasa ayrılır: 1. Namaz. 2. Zekât. 3. Oruç 4. Cihad. 5. Hac." (Nesefi, Tabsıratu'l-Edille II, 92)
Reklam
وَكُلُّ إِنْسَانٍ الْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ "Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık." (İsra' 17:13) İradeyi insana kader kılan Allah'tır. Allah insanın dilemesini dilemese, insan dileyemezdi. Fakat Allah insanın dilemesini dilemiş, bunu dilediğini de irade vererek göstermiştir. O saatten sonra iradenin sorumluluğunu inkâr etmek, Allah'ın dileğini reddetmek, yani kaderi inkâr etmek anlamına gelir.
Sevgi özü gürleştirdiği için insanı özgürleştirir, tutku ise tutuklar ve köleleştirir. Tutkunun adını sevgi koyanlar, iki kişilik yalnızlığı sevgi sanmakla sevgiye de haksızlık yapmaktadırlar.
Zira " sarmaşık", "sarmaşık gibi sevdiğine sarılan ve onu esir alan " anlamına gelen 'aşk' beşeri sevgiyi ifade eder.
Reklam
Yolunu gözleyenler çoğaldı; nerdesin ey cehâlet !?
El-Basrî diyor ki: "Allah'ın kitabına dayanmayan her görüş bir sapmadır". Onun bu sözü, Kur'an'ın "Haktan sonra dalaletten başka ne vardır?" (Yûnus 10:32) ayetini hatırlatır.
Efendimizin etrafında insan çoktu, ama o insan kıtlığı çekiyordu. İçini döktüğü bir seferinde, bu acı gerçeği şöyle dile getirmişti: "İnsanlar da develer gibidir; bazen yüz tanesini bir arada bulursunuz da, binebilecek bir tane bulamayabilirsiniz."
İstitrad: Sahte sorular cevabı zehirler. Sorun çözmezler, sorun üretirler. Bu tür sahte sorulardan biri de şudur. "Allah onun öyle olacağımı yapacağım önceden bilmiyor muydu?" Bu sahte soruyu soran bir akla şu soruyu sormak lazım: Sen Allah'ı bilgisine mahkûm ve mecbur mu zanne diyorsun? Allah'ı kendi ilmine mahküm ve mecbur sanan, Allah'ı aciz sanıyor demektir. Sen Allah'a acziyet mi isnat ediyorsun? Bu sahte soruyu soran aklın sahibine kurduğu üç tuzak var. 1. Zamansız ve mekânsız mutlak ilahi bilgiyi, zaman ve mekânla mukayyet kendi bilgisiyle karıştırmak; dolayısıyla, Allah'ı -hâşa- kendisi zannetmek. 2. Allah'ı ilahi bilgiye mahkûm ve mecbur zannedip, O'na acziyet isnat etmek. 3. Allah'ın "her an varlığa müdahil" ve "her an yeniden yaratan" bir Hallâk olduğunu; iradeyle mes'ul tuttuğu kulu, önceden belirlenmiş davranışlara mecbur tutmayacağını unutmak.
Reklam
Hz. Ömer'in kader anlayışını Kur'an inşa etmişti: Buhâri ve Müslim Sahihlerinde şöyle bir olay naklederler. Halife Hz. Ömer, Şam'ın fethini kutlamak ve İslam ordularını denetlemek için yola çıkar. Öğrenir ki ordugâhta veba salgını vardır. Hz. Ömer beraberindeki insanlara seslenerek, "Ben hayvanımın üstünde sabahlayacağım, siz de öyle yapın" der. Ordu komutanı Ebu Ubeyde b. Cerrah, eski tasavvurun tortusuyla; "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye sorar. Hz. Ömer, "Keşke bu sözü senden başkası söyleseydi!" diyerek, bu büyük sahabiye böyle bir yaklaşımı yakıştıramadığını ifade eder. Ardından bu düşüncesini reddeden ve kader mesele sine nasıl bakılması gerektiğini öğreten bir cevap verir. "Evet, Allah'ın kaderinden, yine Allah'ın kaderine kaçıyorum."
Doğrusu biz, Allah'ın emrini tutan, hikmetini gözeten, Rasulullahın (s.l.a.m. ve âlihi) sünnetini tatbik eden selefe yetiştik. Onlar hakkı inkar etmiyorlar, batılı da haklı çıkarmıyorlardı. Onlar Rabbin Zatına nisbet ettiği şeyler dışında, herhangi bir şeyi Rabbe nisbet etmiyorlardı. Onlar, Allah'ın kullarına karşı, O'nun Kitabında getirdiği delillerden başka delil getirmiyorlardı.
Hâkikatin ardınca değil, atalarının ardınca gidiyorsun. Ölülerin için ölüyor, fakat dirilerini ellerinle öldürüyorsun.
Kuran'da şehid kavramı
Şehid "Tüm arzularım, ibadetlerim, hayatım ve mematım Allah'ın sonsuz varlığına armağan olsun " diye andiçen, bu andını yerine getirmek için dualarını, ibadetlerini, hayatını ve en sonunda canını imanına şahid gösterendir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.