Günümüzde insan soyu, milyonlarca yıldır oluşturulmuş olan bir korunma güdüsünün baskısı altında, irrasyonelliğe varan bir yaşamsallığa tapınç ve yaşamı yüceltmekle malûldür. Yaşam elbette önemlidir ve önemsenmelidir. Ama ne olursa olsun yaşamak ve nasıl olursa olsun hayatta kalmak kaygısı, ölüm üzerine sadece içgüdüsel ve irrasyonel tepkiye
"Bilgi ne yapar?" (neyi anlatır değil); "İktidar nasıl inşa eder?" (nasıl bastırır değil); ve "bir kendilik ilişkisi nasıl icat edilir?" (nasıl keşfedilir değil).
Nasıl ki devlet iktidarını sürdürebilmek için zorunlu olarak siyasete başvurmaktaysa, bireyler de özgürlüklerini koruyabilmek için siyasal stratejiler üretirler.