Yirminci yüzyıl, bir "ideolojiler çağı" olmuştur. Bu çağ, gerçekten de insanların su ve ekmek gibi ideolojiye ihtiyaç duydukları, ideolojilerinden başka bir şey konuşmak istemedikleri, ideolojilerin den başka bir şey duymak istemedikleri, ideolojilerinden başka bir şey düşünmek istemedikleri bir çağdır. Bu çağ, insanların kendilerini ideolojileri ile ifade etmeyi sevdikleri, bundan haz aldıkları, huzur ve mutluluk duydukları, kendilerini ideolojileri ile güvende ve dünyayı değiştirecek güçte hissettikleri, varoluş karşısında ideolojik bir tavır gösterebilmeyi yaşamlarının başlıca amacı ve anlamı haline getirdikleri, ideolojilerinin dışında kalan her şeyi anlamsız, gereksiz, değersiz ve yararsız gördükleri bir çağdır.