Ahmed

Sabitlenmiş gönderi
İmam Ahmed şöyle derdi: “ Allah’ım! Hak üzere olduğunu zannedip hak üzere olmayan kimseleri hakka döndür ki bu ümmetten kimse sapıtmasın.” (et-Tuyûrî, et-Tuyûriyyât 131)
Reklam
Ahmed
@muvahhidane·Started reading a book

Reader Follow Recommendations

See All
Zira eğer herkesin kaderi delil göstermesi kabul edilebilseydi, hiç bir haksıza ceza verilmemesi, hiçbir haddi aşana kısas uygulanmaması, mazlumun lehine zalimin hakkının alınmaması ve herkesin canı çektiği gibi hareket etmesi, bu hususta kimsenin ona karşı çıkmaması gerekirdi. Böyle bir durumda kulların Rabbinden başkasının bilemediği uçsuz, bucaksız bir fesad vardır.
Reklam
Müslüman ilim önderleri yaratıcının yarattıklarından ayrı olduğunu, mahlûkatında zatından hiçbir şeyin bulunmadığını, zatında da mahlûkatından bir şey bulunmadığını; aksine Rabbin Rab, kulun da kul olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir.
Koruduğuna inanılan nazar boncuğu, muska takmak şirktir
Fayda sağlaması veya bir zararı önlemesi amacıyla ip, boncuk, kemik, deniz kabuğu veya pirinçten, bakırdan, demirden vb. şeylerden halkalar takmak Allah Azze ve Celle’nin dininde haramdır. Hatta bunlar Allah’a şirk koşmak kabilindendir. Çünkü Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “(Haram olan) rukye okumaları, nazarlıklar ve muhabbet muskası şirktir”(Ebu Davud es-Sünen 3883, İbn Mace es-Sünen 3530)
Allah’ı Tevhid et..
Buna göre kula en faydalı olan şeyler şunlardır: Allah’a teveccüh etmek, O’na yönelmek, O’na tevekkül etmek ve güvenmek, O’nunlayken başkasından korkmamak, sadece O’ndan korkmak, O’ndan başkasından bir şey beklememek, sadece O’ndan beklemek, kalbini O’ndan başkasıyla meşgul etmemek ve O’ndan başkasından yardım istememek
Rabbine sığın..
Başına büyü ve nazar hastalıklarından biri gelen kişinin yapması gereken öncelikli şey, Allah’a sığınması ve O’ndan yardım dilemesidir.
Kim Allah’a sığınır ve O’ndan yardım dilerse Allah onu korur, ona başarı ihsan eder ve onu doğruya ulaştırır. Kim Allah’tan yardım ve sığınma talep ederse Allah ona icabet eder. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter” (Talak 3)
Reklam
Ehl-i Sünnet Kur’an’ı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den tevatür yoluyla naklederlerken; Şia’nın Kur’an’a ilişkin bir tane dahi senedi yoktur.
Hatta asıl ilginç olan Allah Tebareke ve Teala’nın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri olan Zeyd b. Harise’nin ismini zikretmiş olması, ama Ali’nin adına yer vermemesidir. Oysa ki Kur’an, önemli hiçbir hususu dışarıda bırakmamış, mutlaka zikretmiştir. Peki, nasıl olur da en önemli şeyi zikretmez?!
Çalıştığım dersin konusu hücre. SubhanAllah yüce Allah öyle incelikte yaratmış öyle bi düzen kurmuş ki insanın aklı şaşıyor. Hücrenin zarı, zarın içindeki mitokondri, stoplazma, Lizozom, Ribozom Koful, Çekirdek ve çekirdeğin içindeki DNA RNA, onların içindeki muntazam gen bağlantıları ve daha bir çok ince hesaplar. Ve bunlar canlının en küçük yapı taşı olan hücrede meydana gelmesi. İşin ilginç yanı mikro düzeyde var olan bu düzenin makro düzeyde yani gezegenler yıldızlar arasında da var olması ve Allah Azze ve Celle’nin her an bunları hükmü altına alıp kontrol etmesi. İnsanın bu gerçeği görüpte imanının artmaması şaşılacak bir şey doğrusu. “Gerçekten biz her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık” Kamer 49
İslam’ı doğru anlayıp uygulamak için Kur’an ve Sünnet’in yanında Ashabın bu ikisini nasıl anladığı da üçüncü basamak olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu din yaşayan bir topluma indi ve eğer Sahabe radiallahuanhum bir ayeti veya hadisi asıl anlamından farklı anlayıp hayatlarına tatbik etselerdi hiç şüphe yok ki Allah Azze ve Celle ya ayet indirerek veya Rasul’ü sallallahu aleyhi ve sellem aracılığıyla onların anlayışını düzeltirdi.
Ahmed tekrar paylaştı.
Karısını Hz. Ömer (r.a.)'a Şikayet Eden Adam
Hz. Ömer'in hilafeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere halifenin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer'in çıkmasını bekler. Derken içeriden bir gürültü kopar. Hz. Ömer'in hanımı koca halifeye bağırıp çağırmakta ve fakat Hz. Ömer ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hâli gören kapıdaki zavallı boynunu bükerek: "Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik mü'minlerin emiri iken Ömer'in hâli böyle olursa, benim derdime nasıl çare bulabilir" diye düşünür ve kalkıp giderken Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından: - Hayrola, derdin neydi? diye seslenir. Adam da der ki: - Ey mü'minlerin emiri! Karımın kötü huylarını ve bana olan saygısızlığını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı olmadık sözler söylediğini duyunca vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime: Mü'minlerin emiri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl deva bulacak? dedim. O zaman Hz. Ömer adama şunları söyledi: - Kardeşim, karımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona katlanmaya çalışıyorum. Zira o benim hem aşcım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de çocuklarımın süt annesidir. Halbuki o bütün bunları yapmak zorunda değildir. Üstelik gönlümün harama meyletmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum. Bu sözleri duyan adam: - Ey mü'minlerin emiri! Benim karım da aynen öyle, dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer adamı: - Haydi kardeşim, karına katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapayana kadar geçiyor! diye teselli etti. (Zehebî, el-Kebair, s. 179).
Sayfa 335 - ERKAM YAYINLARIKitabı okuyor
551 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.