Kişilik bozukluğu düzeyindeki narsist birey ise ona bakan, onu gören, onu seyreden yoksa, kendi gözünde yok olur. Benliğini hissedemez. Benlik, bedeni kurulumu yapamamış, yerleşememiştir çünkü.
Normalde sakin, sessiz, ürkek, çekingen, mütevazı hatta silik biri olup alkol ya da madde kullandığında öfke patlamaları yaşayan, sözel ve/veya fiziksel şiddetle yakınlarına kan kusturan bağımlıların pek çoğu örtük narsist ya da borderline yapıdaki bireylerdir. Kişi ayık olduğunda gerçekliği yadsıyarak, duygularını bastırarak, kendini kuma gömerek hayatla baş edebilirken, alkol/madde etkisiyle inhibisyon (baskılama) zayıfladığında baş edemez olur. Öfke, nefret, haset, kin, hınç ve bastırılan başka ne varsa açığa çıkar, etrafa dökülüp saçılır. Bağımlılık neden değil sonuçtur, özellikle kişilik bozukluğu söz konusuysa.
Yine de sağlıklı insanın “ben” diye bildiği, sezdiği bir mevcudiyeti
vardır. Yanında kimse yokken de, içinde olduğu şeyin “ben” olduğunu
hisseder ve oraya yerleşiktir. Felsefeden metafor ödünç alırsak; insan
ormandaki ağaçsa, otantik benlik onu gören kimse yokken de ağaç
olduğunu bilir ve bir ağaç olarak var olabilir. Türüne göre yeşerir, çiçek
açar, yaprak döker; göreni azsa daha az gelişir belki ama yaşar. Kişilik
bozukluğu düzeyindeki narsist birey ise, ona bakan, onu gören, onu
seyreden yoksa, kendi gözünde yok olur. Benliğini hissedemez. Benlik,
bedene kurulum yapamamış, yerleşememiştir çünkü.
Carl Gustav Jung, bütüncül, merkezi bir benlikten söz eder. Jung’a göre
benlik (self), insan ruhsallığını oluşturan parçaları bir araya getiren,
düzenleyici, birleştirici, bağlayıcı, organize edici bir prensip gibi işlev
görür. Bu prensibi manyetik alana benzetebiliriz. Merkezi bir mıknatıs
gibidir benlik. Parçaları bir arada tutar. Mıknatıs ne kadar güçlüyse bireyin
ruhsallığı o kadar bütünlüklü ve dayanıklıdır.
Ruh sağlığında hastalığın şiddetini gerçeklikten kopuk oluş düzeyine
bakarak tespit ederiz. Narsisistik kişilik bozukluğu, en ağır ruh hastalığı
olan psikozla dirsek temasında, zaman zaman da iç içedir. Narsist birey
kapalı devre bir üstünlük fantezisi içinde yaşadığı için zihninde olanla dış
dünyada olanı birbirinden tam olarak ayrıştıramaz. Psikotik birey içerideki
nesneyi3 dışarıda, narsist birey ise dışarıdaki nesneyi içeride algılar. Yani
narsist bireyin durumu da aslında delüzyonel (sanrılı) oluştur.
Yeryüzünde varolmaya çalışırken geliştirdiğimiz baş etme
mekanizmaları, bizi birer ruhsal deri ya da kabuk gibi saran, kapsayan, bir
arada tutan (ya da tutamayan) savunmalarımız, kişiliğimizi teşkil eder.
Bireyin yatkın olduğu ve öğrenegeldiği savunmalar adaptif yani çevreyle
uyumlu ise o savunmalar yönünde bir kişilik örüntüsü oluşur.