Çok kalp buraya, ❥❥❥❥❥❥ fazla güzel çünkü :)
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: İnsan yeryüzüne halife kılınmış ve yeryüzü ona emanet edilmiş. Biz bir emanet almışız. Dolayısıyla o emanete hiyanet etmeme, o emaneti bulduğumuzdan daha iyi bırakmaya gayret etmek mecburiyetindeyiz. Tabiat insanın emrine verilmiştir, madem onun kullanımına verilmiştir, intifa hakkı onundur, istediği gibi kullanır diyoruz. Oysa insan, yüz milyon canlı türünden sadece bir tanesi. Börtü böceğin, kuşun hakkı var. Cenab-ı Hak onları da bizi sevdiği gibi seviyor, onlar da bir himmet. Dolayısıyla bu iştah bize sirayet etmemeli, imkânlarımız nispetinde tabiatla hemahenk olmak zorundayız. Çünkü insan tabiatla, evrenle ahenk içinde olmazsa Allah'la ahenk içinde olmaz. Tabiata, yeşile dokunduğumuz anda el Hayy'ı, el Muid'i hissediyoruz, her şeyi kuşatanı ve her şeyi dirilteni hissediyoruz. Hayata nasıl anlam kattığını, her şeyi nasıl kuşattığını görebiliyoruz. Elimize bir taşı aldığımızda bilmiyoruz belki ama onun da kendine mahsus bir hayatı var, o da kendi dilinde Allah'ı zikrediyor, tespih ediyor.
Sayfa 48
Çok güzel konuşuyorlar ya ☻☻
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Evlerin pek çoğunda televizyon açık olduğu için insân kendi sesini dinleyemiyor. Bırakın iç sesi, R.D. Laing'in sözleriyle söylersem; "İnsan , Tanrı'nın sözlerini bile işitemiyor."
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Dış seslere kapattığınız zaman gönül bir mir'ât-ı Rahman'dır; Allah'ın aynasıdır. Bunu tekrar kurabilir miyiz? Ben menfi değilim.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: İstiğna, bize haz veren şeylerden zaman zaman perhiz yapabilmek önemli.
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: O hazlar da yalancı hazlardır azizim. Bir bahar yaşıyoruz. İstirham ediyorum, herkes baharı, çiçekleri izlesin, kuşları dinlesin. Eskiden akşam ezanından sonra bülbül dinlemeye gidilirdi.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Biz bunları nasıl kaybettik?
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Çok istiyoruz. Onu da kazanalım, bunu da kazanalım. Emekli adamım, beni kırk yere çağırıyorlar, Gitmesem ukde oluyor, gitsem yoruluyorum. Ambiyansı kaybediyorsunuz. Bülbül zamanı bülbül dinleyeceksiniz. O size bir şey söylüyor. Diyor ki şair: "Merâmı andelibin vaslı-ı güldür Gönüldür bu gönüldür bu gönüldür Bülbül güle vasl olmak ister Cenab-ı Resullulah'a âşıktır. Gönül onu istiyor ama biz çalışıyoruz, hizmet ediyoruz, hizmetin de dengesi var, miadı var, mikyası var. Sen önce kendine hizmet et.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Ruhumuzun ihtiyaçlarını karşılamazsak bir süre sonra mekanikleşiyoruz.
Sayfa 45
Reklam
"Organizmayı", ilişkileri ve özellikleri büyük ölçüde bütünün içindeki fonksiyonlarıyla belirlenen birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan elemanlardan meydana gelen kar- maşık bir yapı olarak tanımlıyoruz. Dolayısıyla organizmanın bütünü bağımsız parçalarının toplamından daha fazla. Ben- zer şekilde duyusal algı, dağınık bilginin büyük
"Annemin evi demiştin... Eskiden orada mı yaşıyordunuz? Başını salladı Ozan. "Böyle göründüğü gibi bomboş değildi o zaman. Bir sürü eşyası vardı annemin. Her biri birbirinden değerli tabloları vardı. Sanata çok düşkündü. Gezmeyi çok sever, gezdiği yerlerden de boş dönmezdi. Dolu dolu yaşayan bir evdi o. Bir de nasıl güzel bir kadındı... Senin kadar uzun değildi boyu ama zayıftı. İncecikti hep. Senin gibi." Yine farkında olmadan saçlarını okşadı Bahar Bir de dinledi. Biri ona masal anlatıyormuş gibi dinledi. Sonunu hiç düşünmeden. "Siyahtı saçları ama bak koyu kahverengi falan değil, simsiyah. dedemin soyu Mısır'a uzanıyormuş. Anlayacağın biraz doğu biraz batıyım ben. Annem de Arap kadınlarının kendine has güzelliğinden vardı. Babam hep şey der; ben annenle evleneceğimi onu gördüğüm zaman zaten biliyordum. Son durak demiştim kendime. Anneni ikna etmek de zor olmadı. Sadece insanlar onun gibi güzel bir kadının neden benimle olduğunu hiçbir zaman anlamadı."
Sayfa 192 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
Kendini çalmak için yap elinden geleni, Yine de sen benimsin sonuna kadar ömrün; Hayatım sürer ancak gönlüm sevdikçe seni, Yaşamak sona erer bu sevgi bittiği gün. Artık korkutmaz beni en korkunç acı bile, Çünkü daha ilk acı benim ölümüm olur; Senin keyfine kalsam ne dert biter ne çile, Oysa şimdi varlığım işkenceden kurtulur: Artık kaygı duyamam cayarsın diye belki, Çünkü sen cayar caymaz bitmiş demektir ömrüm; Bahtın bana verdiği fırsat öyle güzel ki Nasıl mutlu sevdimse öyle mutlu ölürüm. Karanlıktan korkmamak gibi mutluluk var mı? Sen sırt çevirsen bile bunu ruhum duyar mı?
Hayata bir çocuk gibi bakabilmek, diyorum şimdilerde. Hirslardan azade, kin tutmadan, hata yapınca pişman olarak ve bazen de utanmak, nasıl da güzeldi düşününce. Yarın için endişe duymamak, her şeyin daha güzel olabileceğine inanmak nasıl da güzeldi.
Reklam
"Aşağı inip sokağa çıktığı anda derin derin nefes aldı. Zaten boğulduğu bir ortamdı, üstüne bir de çırağın sohbeti deli etmişti onu. Elini uzattığı gibi Jim'in kafasını yulaf lapasına batırmamak için zor tutmuştu kendini. Çocuk konuştukça Ruth uzaklaşıyordu gözünde. Bu ayaktakımının içinden nasıl çıkıp ona yaraşır biri haline gelebilirdi? Kendisinin de işçi sınıfına mensup olmasının daha da ağırlaştırdığı bu sorun, karabasan gibi çöktü üzerine. Her şey onu aşağı çekmeye çalışıyordu: Ablası, ablasının evi ve ailesi, çırak Jim, tanıdığı herkes, onu hayata bağlayan bütün bağlar. Yakışıksız, keyifsiz bir yaşamı vardı. Oysa o zamana kadar bütün çevresiyle birlikte varoluşunu olduğu gibi kabullenmiş, güzel bir şey olarak yaşayıp gitmişti. Kitap okuduğu vakitler dışında asla sorgulamamıştı ki onlar da sadece güzel ama imkânsız dünyalara ait hoş masallardı. Oysa şimdi, tam ortasında Ruth adlı kadının çiçek açtığı başka bir dünyanın gerçek ve mümkün olduğunu görmüştü ve bundan böyle yeni acılar çekecek, canını yakacak büyük özlemlerle yanıp tutuşacak, sahip olamayacağı şeylere iştahlanıp kavuşamayınca umutsuzluğa düşecekti."
Sayfa 51 - İş BankasıKitabı okuyacak
Yaratılış
Bir varmış, bir yokmuş, Tanrı'dan gayrı hiç kimse yokmuş, Ve Tanrı yalnızmış, Yer varmış, gök varmış, dağ, deniz, çöl, sahra, güneş, ay, yıldız, bulut, çiçek, bitki, hayvan... devler, periler... Ama Tanrı'yı tanıyacak, Tanrı'yı sevecek, Tanrı'yla konuşacak hiç kimse yokmuş... Tanrı'nın söyleyecek çok fazla sözü varmış,
Sayfa 65-68Kitabı okuyor
Kedilerle ilişkimizde hiç ustayla çıraklık yoktur. Orada çok tuhaf bir şey vardır. Taraflar karşılıklı olarak birbirini çok güzel eğitir.
Ve ellerin uçuşan yapraklar gibi Birden Nasıl yalnız olduğumuzu anladım Kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan
Sayfa 15 - Beyan YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Gökyüzü inadına mavi Yaşamak inadına güzel Bu nasıl şehirdir böyle
Çölde doğup büyümüş bir insana, daha görmediği nice bereketli, verimli, olağanüstü derecede güzel topraklar olduğu nasıl anlatılabilirdi acaba?
Sayfa 277
Ah, güzel yaz!
Ah, güzel yaz! Sevebilirdim seni, Kızgın sıcağın, tozun, sivrisineğin, karasineğin olmasaydı. Sen, yok ederek tüm ruhsal yetenekleri Bize acı veriyorsun; kuraklık çeken tarlalar gibiyiz tıpkı; Susuzluğumuzu nasıl gidermeli, nasıl serinlemeli- Yok başka bir düşüncemiz, ve acıyarak uğurluyoruz ihtiyar kışı, Kreplerle, şarapla vedalaşıp onunla, Dondurma ve buz ziyafeti sunuyoruz anısına
Sayfa 101
Dedim ki: "Allah sana merhamet etsin, riyanın sebebi nedir?" Dedi ki: "Dünya sevgisidir." Dedim ki: "Nasıl yani? Biraz delilli olarak açıklar mısın?" Dedi ki: "İnsan dünyayı sevdiğinde orada kalmak ister, bu durumda da herkes tarafından beğenilmeyi, adil ve güvenilir bulunmayı, şanının şöhretinin yayılmasını, övgüyle anılmasını, halk arasında görüşlerinin makbul olmasını ister ve böylece oradan elde edeceklerini artırmayı arzu eder." Dedim ki: "Riyanın anlamı nedir?" Dedi ki: "Güzel davranışlarından dolayı insanların kendisini takdir edip övmelerini istemektir." Dedim ki: "Riyakâr insanın belirtisi nedir?" Dedi ki: "Üç belirtisi vardır: Toplum içinde ibadetlere düşkün ve gayretli olmak, yalnız başına iken amelde tembellik etmek, her yaptığının takdir edilip övülmesini istemek."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.