Dostoyevski'nin ilk eserlerinden olan bu uzun öyküsü, romantik döneminin izlerini taşıyor.. Kitabın ismi, Petersburg'da mayıs sonu temmuz başı arasında yaşanan, havanın tam anlamıyla kararmaması sonucu beyaz geceler diye adlandırılan yani güneşin kararsızlık içinde olduğu gecelerden geliyor.. Öykümüz de bu beyaz gecelerden birinde başlıyor..
Kitabın aynı zamanda anlatıcısı da olan kahramanımız iflah olmaz bir hayalperesttir ve o da kendisini zaten hayalperest olarak adlandırıyor.. Öyle ki hiç kimse ile bir iletişimi olmayan, kendi hayal dünyasında yaşayan, sokaklarla, binalarla ilişki kuran biridir o.. Bir gece vakti hayallere dalmış sokakta dolaşırken tesadüfen Nastenka adlı genç kızı, bir sarhoşun sarkıntılığından kurtarıyor ve uzun zaman sonra ilk kez iletişim kurduğu bu kıza aşık oluveriyor..
Nastenka ise yaşlı ninesi ile yaşayan, hayatı tanımamış, okuduğu kitaplardan öğrendikleri ile kendine bir hayal dünyası kurmuş biridir.. Eskiden kiracıları olmuş bir adama aşıktır ve bir yıldır onun dönmesini beklemektedir..
Bu iki hayalperest dört gece boyunca uzun uzun sohbetler edip, kızın beklediği adama ulaşmanın yollarını arıyorlar.. Yani çevirmeninin de dediği gibi romantik bir aşk üçgeni anlatılıyor aslında kitapta.. Coşku dolu itirafların yer aldığı dört beyaz gece süren bu sohbetlerin sonunda tek kararsızlık yaşayan Petersburg'un geceleri olmayacaktır bu sefer..
Yazarın gençlik dönemi eserlerinden biri olmasına rağmen hem konu hem anlatım dili olarak beğendiğim bir kitap oldu.. Dostoyevski'den öykü okumak isteyenlere tavsiye ederim.. Herkese keyifli okumalar dilerim..