“Mevlana’nın dediği, ‘pergel gibi, bir ayağı tevhitte, öteki ayağıyla bütün kainatı dolaşan, insanlıkla çoğalan, kendini çoğaltan’ nesillerimiz olmalı. “
“...Uzun zamandır gökyüzüne bakmadığımın farkına vardım. Şairin dediği gibi gökyüzüne bakmayı unutursa insan, yeryüzünde hayat çekilmez hale mi geliyor? Belki!”
“...
Ey her şey kendisine muhtaç olan Samet!
Onu hasidin şerrinden koru, ettiği zaman haset,
Ey kendisine mahcubiyetle dua edenleri reddetmeyen Kerim
Onunla bizi doğru yola ilet!”
Okurken yaşadım. Kitaplardan yapılmış ve yüzlerce yıl elden ele bilgi yayması gereken kitaplar çok kısa sürede yok olup gitmiş. Hikaye gerçekmişçesine beni etkiledi ve üzdü. İyi ki gerçek bir hikaye değil diye sevindim kitabı bitirdiğimde. Değerli kitaplar elden ele ışığını saçmalı.
“Canlıların dünyası kendi içinde yeterince mucize ve gizem barındırır,;bu mucizeler ve gizemler öylesine açıklanamaz bir şekilde duygularımızı ve zihnimizi etkiler ki, hayat mefhumunu neredeyse efsunlu kılar.”
“Diğerleri ise okurlar ... Hayatları boyunca kütüphanelerine sadece önemli eserleri koyarlar. Brauer’i bu gruba dahil ediyorum. Bu tür insanlar tutkuludur, okumak ve anlamak dışında bir kaygı gütmeden saatlerini geçirecekleri bir kitap için oldukça mühim paralar ödemeye hazırlardır.”
İçim acıya acıya okuduğum, okurken sanki yaşadığım bir romandı. Hediye olmasa bu kadar can yakan bir romanı okur muydum bilmem ama gerçeklere benzer kurgular ve gerçek duygularla dolu bir roman. Akıcı, içine alan, soluksuz okuyacağınız fakat gençlere öneremeyeceğiniz bir kitap. Önerilmeme sebepleri, küfürler ve travmatik olaylar serisi...