-Mefkûreci-
Hayat ne fazla gülmek, ne de yasa girmektir,
Mevzuatı çiğnemek, talihi devirmektir...
Dünyayı parmağının ucunda çevirmektir...
Yaşamak, yatağından seller gibi taşmaktır.
İnsan ki gelip geçer dünyada nefes gibi;
Ne büyük ıstıraptır yaşamak herkes gibi?..
“Yükseksin!” Tatlı bir ses olamaz bu ses gibi
Yaşamak; kartal gibi göklerde dolaşmaktır.
Hâlik ki her mahlûktan başka yarattı bizi
Zaman bir avuç toprak yapsa da cismimizi
Kâinat hayretlerle anmalı ismimizi
Yaşamak, asırları bir hamlede aşmaktır...
-Mefkureci-
Hayat ne fazla gülmek, ne de yasa girmektir,
Mevzuatı çiğnemek, talihi devirmektir...
Dünyayı parmağının ucunda çevirmektir...
Yaşamak, yatağından seller gibi taşmaktır.
İnsan ki gelip geçer dünyadan nefes gibi;
Ne büyük ıstıraptır yaşamak herkes gibi?..
"Yükseksin!" Tatlı bir ses olamaz bu ses gibi
Yaşamak;kartal gibi göklerde dolaşmaktır.
Halik ki her mahluktan başka yarattı bizi
Zaman bir avuç toprak yapsa da cismimizi
Kainat hayretlerle anmalı ismimizi
Yaşamak, asırları bir hamlede aşmaktır...
Irmak, (2),1 Nisan 1928
Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım.
Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz ol¬ması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı... Ya otların yeşili mor, ya
Evden çıkarken girişteki ışığı açık bırakıyorum. Çıkarken açıyorum. Gündüz bir yere gitsem bile, yarım saat için çıksam, dönerken dostlarla beraber gelecek olsam bile açık bırakıyorum.
Tozlu camlarımızın ardında yeşil bahar hissediliyor. Gecikti bu yıl bahar, güneşsiz ve öylesine soğuktu ki, sanki hasta gibiydi.
“Sensiz” diye adlandırabileceğim
İnsan ki gelip geçer dünyadan nefes gibi;
Ne büyük ıstıraptır yaşamak herkes gibi?..
"Yükseksin!" Tatlı bir ses olamaz bu ses gibi
Yaşamak; kartal gibi göklerde dolaşmaktır.