Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Allah herkese pezevenk şansı versin :)
Vaktiyle babamın babası, halama düğün armağanı olarak bir ev vermiş. Halam çocuksuz ölünce, bir dairesi amcama, bir dairesi bana verilmek üzere, o ev apartman haline getirilirken, tesadüfen o sırada yoldan geçen Aziz Nesin deniz manzaralı yeni yapılan apartmana bakmış bakmış, "kim bilir hangi talihli pezevenk burada oturacak" demiş kendi kendine. Orada benim oturduğumu öğrenince, "aman ne güzel! Demek o talihli pezevenk senmişsin!" diye çok sevinmişti. Böyle bir manzaralı yerde oturmak gerçekten de bir pezevenk şansı.
Üstad demiş, ne de güzel demiş!
“Aslında yetersiz olan biri ciddi bir yüz takınınca, o, küçük insanlardan sayılır. O, içeri girip duvara tırmanan bir hırsıza benzemez mi?”
Reklam
Narkissos’un kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş. Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu Oscar Wilde. Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreas’ların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde. Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreas’lar. Narkissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl. Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından. Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl. Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık verdi iyice şaşıran Oreas’lar. Her gün senin kıyılarına gelp sularına bakıyordu! Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş: Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum. İşte çok güzel bir hikaye, dedi simyacı.
Ne güzel demiş Rumi: "Parmaklarını iki gözünün üstüne koy. Bir şey görebilir misin? İnsaf et! Sen görmesen de dünya yok değildir. Kusur, ancak şom nefsin parmağında. Kendine gel! Gözünden parmağını kaldır da ne istiyorsan gör!"
Ne güzel demiş Turgut Uyar "ikimiz birden sevinebiliriz,göğe bakalım." Sence de sevinmenin vakti gelmedi mi?
Bir gün, muhtelit tedrisât hakkında hocalardan bir karar almak için Meclis salonunda bir Muallimler Kongresi yapılmıştı. Vasıf Bey, muayyen iktisâdî zarûretler serdiyle kız ve erkek talebenin müşterek tedrisât yapması lazım geldiğinden bahisle buna müsaâde verilmesini istemişti. O kongrede Muallim Mektebi hocalarından -eski Ankara vâlisı akrabamdan Azmi Bey'in küçük oğlu- Adnan Bey, bir aralık Kız Muallim Mektebi ve Kız Lisesi Müdîri olan Ayaşlı Ali Rıza Bey'in yanında oturuyormuş. Teklif, rey'e konunca bakmış Ali Rıza Bey de elini kaldırıyor. "Hoca ne yapıyorsun?" deyince, "kaldır elini sonra söylerim" cevabını vermiş. Toplantı bittikten sonra demiş ki: "Yeniçeri ağasına, civarda oturan bir Yahudinin çok güzel sesi olduğunu söylemişler. Çağırıp ezân tâlim ettirmiş ve müezzin ile birlikte minâreye çıkarıp ezân okutmuşlar. Yahudi, her cümlenin sonunda usulca "Müslümanlar böyle söyler" dermiş. Şimdi sen de elini kaldırır ve "Lâikler böyle istiyor!" dersin" demiş. Sonra bize anlattılar, hep birlikte gülüştük.
Sayfa 132
Reklam
KISSADAN HİSSE...
Adam arkadaşı ile konuşuyormuş: "Evlenmiyor musun?" "Şartlarım tutarsa olur..." " Ne istiyorsun ki?" " Güzel olsun, akıllı olsun, dindar olsun, zengin olsun, kültürlü olsun, şefkatli olsun, ciddi olsun, itaatli olsun, bir de espirili olsun..." "Ama abi!" demiş öteki, "Birden fazla evlilik yasak artık!" ...
Sayfa 150Kitabı okudu
Başınıza gelebilecek aksiliklerin düşüncesini kafanızdan uzaklaştırın ; en büyük aksilik ölümdür ; ölüm de şerefli olduğu takdirde , en güzel talihtir .Yiğit Romalı komutan Julius Caesar ‘ a , en iyi ölüm hangisidir diye sormuşlar düşünülmeyen ,ani ve beklenmeyen ölüm demiş . Her ne kadar bir kafir , gerçek tanrı bilincinden mahrum biri olarak cevap vermişse de, güzel cevap vermiş; insana mahsus korkulardan sıyrılabilmiş .
Sayfa 599Kitabı okudu
şu bizim Akşehirli tonton Nasreddin Hoca'yı j yalnızca bilgili, hazırcevap sanma. Hoca hem cömert hem de yardımsever bilinirmiş yaşadığı çağda. Bu yüzden ona bol bol misafir gelirmiş. Bu güzel ev sahibine gelenler yer içer, yatar kalkar, bir türlü gitmek istemezmiş. İsanoğlu gariptir. Kimi iyiliğe iyilikle karşılık verir, kimisi de iyilik
İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir. Allah, başkaldır ya kulum, demiş ve insan onun
Sayfa 348Kitabı okudu
Reklam
Ne güzel demiş Yunus: “Ne karınca zayıf olmakla aç kalır, ne de aslan pençesinin zoruyla karnını doyurur. Rızık ancak Allah’a aittir .”
Çalışma Hayatının ve Umumiyetle Muvaffak Olmanın Kanunları 4
- Fikri çalışmalar için aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette günde 2-3 saat bile kafidir. Büyük İslam filozofu İbni Sina dünyaca meşhur olan Kitâbüş Şifası'nı her gün sabah namazından sonra Bağdat'taki bir caminin, büyük bir kandili altında oturarak kuşluk vaktine kadar yani takriben 2 saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz filozofu Spencer muazzam eserlerini günde 2 saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin iki yüz sahifelik eser veren Fransız edibi Emile Zola'ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuşlar her gün yalnız 3 saat çalışır ve yazarım demiş. - Sebat et,genç dostum, sebat et... Damlaya damlaya göl olur ve aynı noktaya düşen damlacıklar zamanla mermeri bile deler. - Bir işe başladığın,bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya koyulduğu zaman telaş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren. - İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma! - Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma. - Her gün iyi bir eserden yüksek sesle 5-10 sahife oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir. - Rastladığın edebi,felsefi bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hazinen zenginler hem de hafızan kuvvetlenir.
Bir zamanlar bir üstat varmış. İnsanlar konuşmasını dinlemek için toplanmış. Söyledikleri harikulade imiş, sevgi sözcükleri ona kulak veren herkesin ta yüreğine işlemiş. Kalabalığın arasında bir adam, Üstadın ağzından çıkan her sözcüğü dinlemiş. Gönlü yüce olduğu kadar alçakgönüllüymüş de. Üstadın sözleri bu adamı öylesine derinden etkilemiş ki
Sayfa 13
İstimlakler ve yapı giderlerini diline dolayıp dedikodu yapanlar çoktu. Bunlardan biri de Şehremini(Belediye Başkanı) Hüseyin Bey’di. Üstelik sadrazam Fuad Paşa’yı o yokken çekiştirip yüzüne karşı ise övgüler yağdıran biriydi: Taş döşenince yollar ve meydan ne güzel oldu, istimlakle de genişledi dediğinde Keçecizade Fuad Paşa Evet o yolları sizin attığınız taşlarla döşedik demiş.
“Aman ne güzel çocuk... Adı ne bunun?” diye sormuşlar. Hoca: “Adı Farzdır,” demiş. Mollalar şaşırıp birbirlerine bak­mışlar: “Bu ne biçim isim Hoca Efendi?” demişler. Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.” Hoca hemen taşı gediğine koymuş: “Sünnet diyeyim de onu da mı yiyeydiniz?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.