Patlama bugün olmayacak. Daha çok erken… Belki de çok geç. Öyle kesin hakikatler kuşanmış değilim kesinlikle. Aklımdan temel nitelikte çarpıcı düşünceler geçmiyor. Bununla birlikte, tüm soğukkanlılığımla, bazı şeylerin söylenmesinin iyi olacağını düşünüyorum. Bu şeyleri söyleyeceğim, haykırmayacağım. Çünkü çok oldu haykırışlar yaşamımdan
"Gül, gül olan bir güldür,' derken ne demek istiyor?" ... "Bir şey neyse odur, başka bir şey beklememek gerekir demek istiyor."
Reklam
Ben ağaçta dallar arasında uyuyorum dedim ya. Aslında eksik söyledim. Ben ağaca bir yaşında çıkmaya başladım. Ondan önce koyun koyuna ceylan kardeşimle yattım, uyudum. Sonra ağacım beni kendine, yukarı çekti. İçimde karşı koyamadığım bir ses, dala tırmanmamı söyledi mütemadiyen. Gökler beni çekiyordu. Önceleri korktum yüksekten. Sonra kuşları gördüm. Onlar korkmuyor ve en uç dala konuyorlardı. Bir kuş kadar olamayacak mıyım diye düşündüm hep. Sonra rüyamda kendimi hep başımın üstündeki o ağacın dalında gördüm. Hep orada ağacın çatalında uyuduğumu gördüm. Bu rüyalar benim için bir uyarı oldu. Bir öğretmen. Sonra rüyamı tatbike geçtim. Ceylan kardeşimi uyuttuktan sonra dalıma çıkmaya başladım. Mürebbinin bizi böyle küçülten kardeş etme planından kastı ne bilmiyorum. İki ayrı cins, birbirine can düşmanı istenirse dost ve kardeş haline gelebilir, getirilebilir; ben bunu ispatladım demek istiyor olmalı. Aklıma bundan başka bir şey gelmiyor. Fıtratın değişmeyeceğini göstermek mi istiyordu yoksa?
EY TÜRK GENÇLİĞİ;
NE DEMİŞTİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK; 'BENİM ÜMİDİM GENÇLİKTEDİR.' Bir insanın daima dürüst kalabilmesi için çocuk kalmayı başarmış olması gerekir. Genç kalmayı içinde çocukluğunu büyütmeyen her insan başarır. Emperyalizmin yaralı çocuğu olmasaydım emperyalizmin sonunu getirecek fikri, çabayı, devrimi, gücü ortaya koyan biri olamazdım.
İlk Adım: Empati
Biri sizi eleştirdiğinde ya da saldırdığında, size yardım etmek istiyor da olabilir incitmek de isteyebilir. Eleştirenin söylediği doğru veya yanlış olabilir ya da ikisi arasında bir yerdedir. Fakat, ilk başta bu konulara odaklanmak pek akıllıca değildir. Bunun yerine, o kişinin tam olarak ne demek istediğini anlamak için ona bir dizi netleştirici soru sorun. Soruları sorarken yargılayıcı ya da savunmacı olmaktan kaçının. Sürekli olarak daha net bilgi sorun. Dünyayı, eleştirenin gözlerinden görmeye çalışın. Size belirsiz, aşağılayıcı etikederle saldırırsa, ona daha belirli olmasını ve sizinle ilgili hoşuna gitmeyen şeyin tam olarak ne olduğunu açıklamasını söyleyin. Bu ilk manevra tek başına bile eleştiren kişiyi sırtınızdan atabilmeniz için bayağı yardımcı olur ve saldırı savunma etkileşimini bir işbirliği ve karşılıklı saygıya dönüştürmeyi sağlayabilir.
Sayfa 149
Ne yana dönsem bir kendini beğenmişlik!..
~~~ Bir davetçi, çok etkili biri olduğunu düşündüğü için söylediklerine şüphe ile yaklaşan biriyle tartışarak fikirlerini kabul ettirmek ister. Bu hareketiyle sanki "Bırakın ben çok yetenekli biriyim, tartışmaya girerek onu ikna edebilirim," demek istiyor. ~~~
Reklam
Bak, o zât(a.s) öyle bir maksad, öyle bir gaye için saadet isteyip dua ediyor ki, insanı ve bütün mahlukatı, esfel-i safilîn olan fena-yı mutlaka sukuttan, kıymetsizlikten, faidesizlikten, abesiyetten a'lâ-yı illiyyîn olan kıymete, bekaya, ulvî vazifeye, mektubat-ı samedaniye olması derecesine çıkarıyor. Bak, hem öyle yüksek bir fîzâr-ı istimdadkârane ile istiyor ve öyle tatlı bir niyaz-ı istirhamkârane ile yalvarıyor ki, güya bütün mevcudata, semavata, arşa işittirip, vecde getirip, duasına "Âmîn! Allahümme âmîn!" dedirtiyor. Acaba bütün benî-Âdemi arkasına alıp, şu arz üstünde durup, arş-ı a'zama müteveccihen el kaldırıp, nev'-i beşerin hülâsa-i ubudiyetini câmi' hakikat-i ubudiyet-i Ahmediye (A.S.M.) içinde dua eden şu şeref-i nev'-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman olan Fahr-i Kâinat ne istiyor, dinleyelim. Bak, kendine ve ümmetine saadet-i ebediye istiyor, beka istiyor, Cennet istiyor. Hem mevcudat âyinelerinde cemallerini gösteren bütün esma-i kudsiye-i İlahiye ile beraber istiyor; o esmadan şefaat taleb ediyor, görüyorsun. Eğer, âhiretin hesabsız esbab-ı mûcibesi, delail-i vücudu olmasa idi, yalnız şu zâtın tek duası, baharımızın icadı kadar Hâlık-ı Rahîm'in kudretine hafif gelen şu Cennet'in binasına sebebiyet verecekti. Demek nasılki o zâtın risaleti, şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi, لَوْلَاكَ لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْاَفْلَاكَ sırrına mazhar oldu; onun gibi, ubudiyeti dahi öteki dâr-ı saadetin açılmasına sebebiyet verdi. Mesnevi-i Nuriye - 42
Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye’ye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi
"Görüyorsun değil mi, değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aynı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerim de aynı, ayaklarm da aynı on parmak. Aynı adamım. Ne yeni bir erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta veya felsefede yeni bir fikir ortaya atmadım. Kimse beni istemezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hâla eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir sey için istiyorlar!"
Sayfa 457
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.