“Ölümü son çıkış olarak düşüneceksin. Bil ki kimse seni bundan alıkoyamaz ve tam da bu nedenle, elinin altında olduğu için onu yedekte tut, sonuna kadar. Diyelim ki geceleyin bir kâbus gördün. Bunun bir kâbus olduğunu, başını oynattığın anda kurtulabileceğini bilirsen her şey daha kolay, daha çekilir hale gelir, hatta bir bakarsın ilk başta en korktuğun şeylerden zevk alır olmuşsun. Hayat seni istediği kadar ürkütsün, canını yaksın, en yakınların çirkin maskeler taksınlar… Hayat bu, de kendi kendine, ikinci kez çağrılmayacağım bir oyun, bir zevkler ve acılar oyunu, bir inançlar ve aldatmalar oyunu, bir maskeler oyunu, bir aktör ve bir gözlemci olarak sonuna kadar oyna, gözlemcilik iyidir, ne zaman istersen bırakabilirsin. Beni sorarsan” imdat çıkışı” sayesinde ayaktayım. Çünkü emrimde, ve onu kullanmayacağımı biliyorum. Ama ahiretin anahtarı bende olmasa kendimi kapanda hissederdim, derhal kaçmak isterdim!”
Gelin
En azından 27 Mayıs Pazartesi için bir karar alalım
Gülmeyelim. Gülmeme eylemi yapalım
Kendimiz yapalım, grubumuzla yapalım, topluluk hâlinde yapalım
Ne gülelim ne eğlenelim en azından bugün için
Hatta sessizlik eylemi yapalım
Konuşmayı en aza indirelim
Sorduklarında, "neden konuşmuyorsun" diye
*REFAH BOMBALANDI, REFAH YANDI, REFAH'TA REFAH VE FERAH YOK, diyelim*
Saçma sapan şeyler için bağıra çağıra kutlama yapanların aksine
*Gazze için suskunluğumuzla eylem yapalım biz de*
Herkes kendi çapında yapsın bu eylemi
Ne konuşmayı ne yerinde gülmeyi becerebiliyoruz mâdem
En azından susmayı becerelim!..
Buyrun..
Namaz(salat) kelimesi ve türevleri Kur’an’da yaklaşık 100 yerde geçiyor. Yani o kadar önemli. Konuyla ilgili iki örnek verelim.
1)Yeryüzünde sefere çıktığınızda kafirlerin size zarar vereceğinden endişe duyarsanız namazı kısaltmada bir vebal yok. (Ey Muhammed!) Sen de savaş hattında onların (inananların) arasında bulunup onlara namaz
Kitabın açıkçası çok taraflı olduğunu ve inanılmaz yanlı anlattığını düşünüyorum…
Evet güzel bilgiler var ki devrim arabasıyla ilgili anlattıklarına filmden de izlediğim kadarıyla sonuna kadar katılıyorum. Nedenini anlamasam da haksızlık yapıldığı noktasında aynı fikirdeyim. Ancak;
Şule Yüksel Şenler ile ilgili geçen bölümde anlattıkları öncelikle kesinlikle kendi yorumu gerçeklerle alakası yok 2.si de nedeni yok. Evet diyelim ki böyle bir insan ama neden bunları yapsın ve sonuçta kârı ne? Bazı konularda özellikle din ve islam konusunda at gözlüklü insanlardan olduğuna emin olmakla birlikte kitaptan öğrendiklerim de oldu.
Ama yine de arkadaşım vermese ve “yorumunu çok merak ediyorum Aslı senin” demeseydi alacağım ve okuyacağım bir kitap değildi…
İyi okumalar
Sihirli bir lamba gibi önümüze alıp yarını,dilemeye başlıyoruz aklımıza geleni.Yarına ait ne varsa çaresiz bir kutsayış bizimki.Yarının hep olacağına ve iyi olanların yarında olduğuna dair bir inanç.Falcıların anlattığı yalancı yarın hikayelerini dinlemekten garip bir haz duyuyoruz.Yarına ilişkin tüm yalanlara inanmak ihtiyacı bu.Yarınlar aşkına yaşıyoruz.Şimdiki zamanı çalınmış bir kuşağın gelecek zaman kiplerinden merhamet dilenişi ortada olan.Tükenen bir kuşağın varoluşunun yarında olduğuna ilişkin hayalleri belki de.Ertelenen duygularıma kayboluşunu geciktirmek diyelim ya da.
Sonsuza dek yaşayacağız bu gidişle.
Hiç ölmeyeceğiz!
“Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır…”
Fakat adına kader, rastlantı ya da ne dersek diyelim, o belirlenemez, önceden kestirilemez, denetlenemez olaylar zinciri, isteğimize göre sıralanmıyordu işte...
Diyelim ki annenize daha fazla benzemeye razı oldunuz; ondan ne kadar farklı olduğunuzu keşfedersiniz. Diyelim annenizden farklı olmaya adadınız kendinizi; ona dönüşürsünüz. Çift olmanın birinci ilkesi ise şudur: Zaten farklı olmadığınız birine benzeyemezsiniz.
Bay Kowalt, ‘ Peki, diyelim ki bu makinelere ve dünyaya sahip olmak için verilen mücadelede tröstler üstün geldi. O zaman ne olur ? diye sordu.
O zaman tarihin sayfalarını karartan tüm diktatörlükler gibi amansız ve korkunç bir baskı yönetiminin demir ökçesi altında siz,emekçiler,hepimiz,eziliriz. Bakın, böylesi bir diktatörlük için ne güzel bir isim çıktı ortaya: Demir Ökçe.
( Bilindiği kadarıyla Oligarşi’yi ifade eden bu terim,ilk kez burada kullanılmıştır.)
Sayfa 140 - Türkiye İş Bankası Kültür YayynlarıKitabı okuyor