Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ALES paragraf sorusu... Aşağıdakiler hangi soruya karşılık söylenmiştir?
"Elbette birçok meslekte bu söz konusu. Ancak algıda seçicilik mi desem yoksa karşılaştırmalı diyalektik mi desem bilemedim. Ne demek istiyorum: Daha bir, iki nesil öncesine kadar öğretmenliğin ve okulda görev yapan idari yahut psiko personellerin saygınlığı çok daha yüksekmiş. Ve görevini layığıyla yapanların sayısı oransal olarak daha fazlaymış. Şimdilerde ise öğretmenlik -maalasef- ayağa düştü. Her ünide bir eğitim fakültesi var ve neredeyse herkes öğretmen. Buna mukabil rehber öğretmen/psikolojik danışman ve hatta psikolog sayısı da oldukça fazla. Peki bunların ne kadarı yeterli nitelik ve donanımda? İnsanlar bunu görmüyor mu, görüyor elbette. Hâl böyle olunca derhâl bir önyargı oluşuyor toplum nezdinde. İşini iyi yapanlar, çalışmayı sevenler, maksimum fayda sağlayanlar da umumda gölgeleniyor. Tabii ki lokal olarak değer görüyorlar ama bu da genelde çok sınırlı oluyor. Bunları söylüyorum lakin bu sınırları aşmanın da planlarını yapıyorum. Yolu ve yöntemi belirledim. Şimdi ise önümde sadece çalışmak ve zamana güvenmek var."
"Rehber öğretmenlik bence küçümseniyor. Bu meslek esasında diğer bir ismiyle okul psikolojik danışmanlığı olarak geçiyor. Bence işini iyi yapmayan çok sayıda meslek profesyoneli olduğundan böyle düşünülüyor. Biz de zamanında okulda okurken ne yapıyorlar ki onlar diyorduk. Hatta çoğu zaman onları görmüyorduk bile. Oysa ki bireysel psikolojik görüşmelerin çocukların hayatında ne kadar çok fayda sağladığını bizzat görüyorum, deneyimliyorum. Okulla yetinmeyeceğim lakin faydalı bir iş yaptığımı elbette ki biliyorum."
Reklam
"Ağlasam dursam ne fayda... Dün sol gözümden bir yaş süzüldü. Başka bir şeyle uğraşırken. Normalde onu çokça düşünürdüm ama o an düşünmediğimi sanıyordum. O sıra çalışıyordum. İlk başta lan ne oluyor dedim. Sonra hemen anladım ki aslında çok üzgünüm, çoğu zaman. Bilinçaltımdan gelen ona dair düşünceler, bedenimi etkiliyor. Başka bir şeyle uğraşırken, çalışırken, o an onu düşünmediğimi sanarken bile onu düşünüyorum. Ne desem ne anlatsam ki daha fazla. Yazık, anlatmak istediğim, konuşmak istediğim çok fazla şey var aslında ama nafile gibi görünüyor. O yüzden susuyorum." (Jack Brighty)
Çiçek solduktan sonra yağmur yağsa ne fayda?
"Sen inanmadın ya bana Sahte geldi ya sana sevgim En çok da bu canımı acıttı Hiçbiri değil, her şeye dayanılır Her şeyle mücadele edilir Ama sana paranoya ile bakan Sevgine inanmayan birisine ne yapabilirsin ki Onun için dağları aşsan ne fayda Onun için için miski amber rayihası getirsen ne fayda Gerçekten çok üzgünüm, gerçekten çok kırgınım İçim fena halde cam kırıklarıyla dolu" (Jack Brighty'den)
Edep ilimden önce
"Hz. Ömer ne de güzel söylemiş “Edep ilimden önce gelir.” diye. Günümüz insanı ne kadar da muhtaçtır bu söze. Edeb, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlâk, hayâ, nezaket, zarafet gibi manaları içinde barındırır. Edep haddi aşmamaktır. İnsanlara iyi muâmelede bulunmak, sünnet üzere yâni Peygamber Efendimizin (sav) buyurduğu ve davrandığı
Reklam
Okumanın derinliği.
"TERTİL: “İman edip hissederek okumak.” İnsanın manevi bedeninin midesi akıldır. Nasıl ki, gıdalar midede hazmedildikten sonra elde edilen vitaminler ilgili bölümlere ayrıştırılarak ait olduğu azalarımıza fayda sağlıyorsa ilim de öyledir. Çünkü, ilim aklın gıdasıdır. İlimden istifade edebilmemiz için öncelikle akıl midesinde hazmedilmesi
İLİM 📔 Hafız Ebû İshâk eş-Şâtibî el-Mâlikî (790 H) Rahimehullâh, Muvafakât adlı meşhur eserinde şöyle demiştir: “Şer’an muteber olan yani Allâh ve Rasûlü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in sahiplerini mutlak olarak methettiği ilim, amele götüren, sahibini hevasıyla her ne şekilde olursa olsun baş başa bırakmayan; bilakis onun gereğini yerine
Ey kalbi kör Bakışların sana ne fayda sağlar?
"Ya da karşımdaki kişi soğuk ve donuk duruyorsa benim kalbim mutlulukla çarpsa ne fayda?" Genç Werther'in Acıları
Reklam
Gecenin kapısı açık kaldıysa, gün kendi doğsa ne fayda.
Yengeç zihniyeti, bir kimsenin herhangi bir fayda olmaksızın kendilerinden daha başarılı kimselere yönelik olumsuz düşünce, ifade ve davranışlarda bulunmasıdır. Bu zihniyetteki bir kimse, örneğin, basitçe kendi çalışmalarında zorlanması sebebiyle derslerinde kendisinden daha başarılı olmaya başlamış bir arkadaşının hevesini kırabilir veya
Üzülme
Mevlana Celaleddin Rumi'nin türbesinin girişinde, onun şu beyti yazar; ÜZÜLME... Çünkü hüzün, düşmanı sevindirir, dostunu üzer, haset edenin diline düşürür. Üzülme... Çünkü hüzün, kaybolanı geri getirmez, öleni diriltmez, kaderi değiştirmez, hiçbir fayda getirmez. Üzülme... Çünkü hüzün sinirleri yıpratır, kalbini yorar, gecelerini mahveder. Üzülme... Eğer günah işlediysen tövbe et, istiğfarda bulun, yanlış yaptıysan düzelt, O'nun rahmeti sonsuz, kapısı hep açıktır. Üzülme... Şunu unutma yaşadığın günün sınırları içinde yaşamazsan sıkıntı ve kaygıların artacak demektir. Biraz daha açarsak; Sabaha çıktıktan sonra artık akşamı bekleme, akşama kavuşunca da sabahı bekleme... Ne maziye takıl kal, ne de gelecek kaygısı içinde ol. Yani anı yaşa. Üzülme... Her zorlukla birlikte kolaylık vardır. Yani kolaylık zorluğun içinde saklıdır. Bir başka ifade ile ; Kolaylık, zorluk zannettiğimiz şeyin taa kendisidir. Üzülme...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.