Hayat, hazin tebessümler eşliğinde hatırlanması gereken bir şey değil de dörtnala yaşanması gereken capcanlı bir şey iken, kim bilir ne güzel bir yerdi burası.
Evli olsun, bekar olsun insanın ara ara kendiyle ve Rabbiyle baş başa olacağı bir mekânı olmalı...Bir İnsanı sevmek, gönül vermek, o insana kalben, ruhen, bedenen bağlanmak güzel şey ama her iki tarafında ara ara nefes almaya kendiyle, kendi arkadaşlarıyla vakit geçirmeye ihtiyacı illaki oluyor... Arkadaş kavramına pek inanan biri değilim ve kime
Görüyorum da ey rüzgâr, sakince gözlüyorsun çürüyen bedenimi. Üzülme, yorulmayacaksın, çarpıp yıktığın; savurduğun, topraklarda siluetleri silinmiş o bedenler gibi, kahrolup gideceğim bir gün. Sen, yine aynı köşende izleyeceksin bizleri, yeşilliği etrafı yakan yapraklarla beraber çürüyeceğim bir gün. Gitmeden önce, hatırlıyorum bak seni ey rüzgâr... ne de güzel sarardın bedenimizi, sıcağın kavuran esaretine karşın... şu parmaklıklardan evvel her şey daha mı güzeldi sanki, bilemiyorum ki ey rüzgâr!
Y O R G U N
Ölüler beni serinliğe yakıştıramaz
çünkü hiç kimse çıkmak istemez bu mevsimden dışarı
çünkü bitkinliklerini günden saklar ekinler
ekinler çocukların en rahat uykuları
gece ayakları kokan bir adam gibi gelir
eşiklere oturmuş aya doğru çocuklar
o serin bereket gölgeleri çocuklar
yani çocuk o güzel tüccar
yorgunluklar alıp kargılar dağıtan
geceye karanlıktan önce gelen çocuklar
bu şaşkınlığı çünkü gece yuyamaz
sanki ne kalmıştır çocuklara İsa'dan
ölüler beni ölüme yakıştıramaz
gibi hâlâ saçlarımda tozlu bir akşam.