yorgunluğumu anlatamıyorum kimseye. Yakınmalarımda ince bir alay görüyorlar. Bu inceliği bana yakıştıranlar tabiî cahil insanlar. Ötekilerle artık görüşmüyorum. Darıldım onlara. Onlar bu dargınlığımın farkında değil tabiî. Kapıdan çıkıp gidince hemen unutuluyorum. Bir de benimle uğraşacak vakitleri yok. Çünkü uğraşmaya değmiyorum. Ben de darıldım onlara işte. Yolda, onlardan birini görünce, sıkılarak gülümsüyorum. İçimden geçenleri saklamak istiyorum. Onların içinden ne geçtiğini anlayamıyorum; yüzlerinden belli olmaz ki duyguları. Bu nedenle, yüzlerini görmek içime sıkıntı veriyor. Sıkıntıma onlar sebep oldu sanki. Hepsi de sanki hiç bir şey olmamış gibi rahatça yürüyor yolda. Karşıdan karşıya emin adımlarla geçiyorlar. Günlük yaşayışlarını sürdürüyorlar. Galiba yalnız ben yoruldum. Ve bu yorgunluğumu yaşamak zorundayım.
Fakat öpüşüyoruz. Beni öpüyor. Öpülmek o kadar güzel hissettiriyor ki, ağlayabilirim. Bir bebek gibi ağlayabilirim. Hiç kimse beni bu şekilde öpmedi; bu kadar nazik, bu kadar tatlı... Kolayca kırılabilirmişim gibi. Zarar görebilirmişim gibi. Değerliymişim gibi. Hayatım boyunca, insanların beni nasıl gördüğünü biliyorum. Her beş saniyede bir dudaklarından fışkıran fikirlerle bu ateşli kişiliği görüyorlar. Sanki korkusuz biri gibi, düzenli olarak dün- yanın dört bir tarafına seyahat eden birini görüyorlar. Kalbi onlar- ca kez parçalanmış ve aptalca tekrar tekrar âşık olmaya çalışacak cesareti olan birini görüyorlar. Ama göremedikleri şey kalbimin ne kadar kırılgan olduğu. Göstermek zorunda olduğum sevginin büyüklüğünü düşündü- ğümde ne kadar ağır olduğunu görmüyorlar. Tüm geleceğimi avuçlarının içinde tutabilme potansiyeline sahip bir adamla göz- lerim kenetlendiğinde ne kadar hızlı çarptığını görmüyorlar. Âşık olmak istiyorum. Ve sevilmek istiyorum. Ve beni böyle öpen birini istiyorum, nefes almayı unutmama neden olacak kadar yumuşak ve yavaş. Bir dakika sonra dudaklarını geri çekiyor, gözlerimiz şehvet dolu bir şaşkınlıkla buluşuyor; en azından benim açımdan. Beni öptüğü için hafifçe pembeleşen dudaklarının kenarları biraz yukarı kalkıyor. "Mutlu yıllar."
Sayfa 53
Reklam
Artık yazdıklarımın bir anlamı olsun istiyorum. Bir şey söylüyor olayım. Bu ne bu, bu satırlar ne anlama geliyor? diye bir soran olursa, sanki olabilirmiş gibi, diyeyim ki: bu bir hikâye, ama biraz karışık.
Sayfa 13 - Can YayınlarıKitabı okuyor
"Daren!" dedim coşkuyla harfleri uzatarak, "Beni kurtarmaya nu geldin?" "Burada ne işin var demek istiyorum," dedim daha tutarı bir tonda. Bu kahkaha kusmuğunu görmek bile beni bu kadar mutlu ettiyse durumum olduk çavahim olmalıydı. "Geçiyordum, şöyle bir uğrayayım dedim." "Sen," dedim alttan
Sayfa 376Kitabı okudu
Koşullar ne olursa olsun; duygular ve güdüler ne denli zayıflamış olursa olsun (örneğin bana "Hoşçakal" demek için bulunabileceğim yere gelip beni bulamayınca, ne kadar bekledin-ne kadar beklerdin? Yeteri güçlülükte bir istek olsaydı, beklerdin: belki hiç beklemedin - o denli güçsüzdü istek); isteklilik sıfıra bile inmiş olsa, kişi gene de yapabilir bir şeyi: Kendi kendine,"Gidip onu görmem gerek" diyebilir, ve, sanki içi boş, duygusuz, heyecansız, bir 'gerekirlik'ten çıkan bir eylem olarak yapabilir bunu. Bunun ne anlamı var ki? -Şu: Ötekine, "Ben isteğimi, koşullardan, duygulardan beklemiyorum; istekliliğim ne derse onu yapmıyorum -bilinçli olarak, istiyorum: yani istemeyi
Julia, onun üzerinde yukarı aşağı hareket ederken acele etmiyordu, yavaş ve tensel bir ritim yakalamış- tı, çünkü zamanları vardı. Saat yoktu, bir tarih yoktu, birbirlerine dolanan bedenleri dışında hiçbir şey yok- tu. Clay onun kalçalarını tuttu; bazen hareketlerini kontrol ederek, bazen de kendi hızını belirlemesine izin vererek. Julia
Sayfa 191
Reklam
"Yapmak zorunda olduğumu hissettiğim bir şeyi asla yapmam seninle. Seninle yaptığım her şeyi isti- yorum. Seni o kadar çok istiyorum ki, bunu sana ver- mekten başka bu isteğin tamamıyla nasıl başa çıkabi- leceğimi bilmiyorum. Bu yüzden otur," dedi ve elini ona doğru bastırdı. Sonra aniden durdu. "Fantezinin, benim sana oturmanı
Sayfa 180
"Ne hissediyorsun?" "Etkilenmiş," dedi Clay, ateşli bir ses tonuyla Julia'nın ruhunun derinlerine dokunarak. "Tamamıyla etkilenmiş." "Aynen," diye fısıldadı Julia. Tamamlanmış cüm- leler kuracak durumda değildi ama zaten buna ihtiyaç da yoktu. Clay dudaklarıyla ağzını ele geçirmiş, içindeki ha- reketlerini hızlandırarak daha da derinlerine sokmuş- tu kendini. Bedeniyle, kollarıyla, dudaklarıyla, diliy- le, aletiyle, gücüyle ve saplantısını dengelemek için çaresizce ihtiyaç duyduğu kontrolüyle Julia'yı olduğu yere sabitlemişti. Julia da tüm bunları hissediyordu, Clay'in her hücresini, arzusunu ve ona duyduğu gereksinimi. Ona teslim olup, Clay nasıl yapmaya ihtiyaç duyuyorsa ona o şekilde sahip olmasına izin verdi, çünkü bunu yaptığı zaman ikisini de deliye çeviriyordu. Julia, duyduğu haz vücudunda oradan oraya zıplar- ken, Clay'in boynuna daha sıkı tutundu. Mutluluktan kendinden geçerek dünyadan öylesine uzaklaşmıştı ki asla geri dönmek istemiyordu. Ama sonunda dünyaya geri döndü. Clay ona doğru uzanıp yanaklarını, boy- nunu öpmeye başladı, sanki dudaklarını ondan uzak tutamıyor gibiydi. Parmaklarıyla kolunu okşayarak gözlerinin içine baktı. "Bunu her gün istiyorum. Seni her gün istiyorum," dedi. Sesi Julia'nın teninde gürlü- yor, sesindeki seksi sıcaklık onu uyuşturuyordu. "Ben de. Hem de çok," diye karşılık verdi Julia. Håla onun, onların, birleşerek mutluluğa dönüşen anın yarattığı sarhoşluğun etkisindeydi. Belki de bu yüzden bundan sonra ağzından çıkanları söyleye- bilme cesareti göstermişti. "Bu sefer daha farklıydı, Clay," diye mırıldandı.
Sayfa 170
"Bacaklarını aç benim için." Julia lavabonun üzerinde oturuyordu. Ellerini ha- reketsizce karnının üzerinde tutarak bacaklarını iyi- ce açtı. Clay, onun eteğini beline kadar sıvadı ve iç çamaşırının dışı boyunca burnunu gezdirerek onun kokusunu içine çekti; duyularını tamamen Julia'nın kontrol etmesine izin verdi. Julia derin bir
Sayfa 121
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
Reklam
Clay aşkları konusunda korkusuzdu, ne hisset- tığının farkındaydı. sadece onunla seviştiği bu anda değil, kalbinde neler olduğunu her zaman biliyordu. "Karım olmanı istiyorum." "Senin karın gibi hissediyorum." "Sanki karımla sevişiyormuşum gibi hissediyo- rum." dedi Clay. Kelimeler artık sert, hızlı
Sayfa 212
Julia'nın yumuşak, güzel tenine dayanamayarak elini onun belinde gezdirirken, Julia cazibeli bir ser- zenişle uykusunda mırıldandı. Clay'in lanet elinin kendi bilinci vardı sanki, parmakları karnının deri- sinde dolandıktan sonra göbek deliğinin altına indi. Julia uykusunda döndü, ya da belki de poposunu ona yaklaştırırken uyanmaya
Sayfa 208
"Dokunulmaya bayılıyorsun değil mi?" Clay soru sormamıştı, tamamen gerçeği söylüyordu. "Senin tarafından, evet. Ne olur, bana dokunma- ya devam et." Julia'nın sesi arzudan titriyordu. Eğer Clay ona şimdi dokunmazsa buharlaşacakmış gibi hissediyordu. "Dokunacağım ama senin bu kadar azdığını başkalarının görmesini
Sayfa 134
Clay keskin bir nefes alarak onun boynuna doğru üfledi, kolları daha da sıkılaşmıştı. İçinde büyüyen ateş, gerilme ve onu elde etme isteğiyle, Julia'nın ar- zuladığı noktaya ulaşmak üzereydi artık. Julia onun bu hâline bayılıyordu, çünkü ona tanıştıkları geceyi hatırlatıyordu ve o geceden beridir bu adama karşı duyduğu arzu hiçbir zaman
Sayfa 131
Ben sanki bütün olabilecekleri düşünmedim mi? Maceralı seyahatimin belki de hayatıma mal olacağını bilmiyor muydum? Evet, her şeyin farkındaydım. Ama, bildiğim başka bir şey daha vardı ki, hayata bakış açımı özetliyordu; istediğimi yapıyor olmam. Kısacık ömrümüzde gerçekten hatırlanmaya değer anları şöyle bir gözden geçirdiğimizde, hangileri hatırda kalır acaba? Ben en çok heyecan duyduklarımız desem? Adrenalinin vücudumuzun en küçük birimine doğru yayılırken, hissettiğimiz duyum, sonrasında heyecanımızı alt etmeye çalışan öz benliğimiz. Normal şartlar altında yaşayamayacağımız bu olağanüstü duyumsamanın, süresini maksimuma uzattığımızda ortaya çıkan kimlik. Bütün bu kavramlara sığdırılıp anlatılamayacak kadar gelişen kişilik yapısı. Günümüzde tanımlanmaya girişilen, mükemmel insan özelliklerinin oluşmasında geçirilen evrelerin, çok dışında olabilir bu söylediklerim. Sonuçta, her insanın doğrusu farklı değil midir? Hayatımı sakin, kuytu köşemde, her türlü tehlikelerden ve heyecandan uzakta geçirmek istemiyorum. Ruhum, bir kartalınki gibi yükseklerde uçsun tiyorum. Yükseklerde hava ne kadar soğuk olursa olsun, vız gelir. Dizgin tutmaz, coşkulu yüreğimin götürdüğü yerlere gitmek istiyorum. İsteklerimi yerine getirirken de zorluklarına katlanmak zorundayım.
Sayfa 11 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
1,445 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.