“Sarılayım mı sana?” “Ne sebeble?” “Buluruz bir sebep.biz bir sarılalım. Buluruz bir sebep.
İnsandaki her özellik ariyettir, gölgedir, emanettir. Allah'takiler ise asıldır, tümüyle kendinindir. Onun için "İnsanda hiçbir şey yoktur ve Ben dediği bir hayalden ibarettir" diyoruz. İnsan bir hayaldir ama öyle bir hayaldir ki aslında ne varsa, o damla mesabesinde olan minicik hayale de aktarılmıştır. Esma-yı hüsna içinde dar (sıkıntı) vardır. Bu sebeble , insan bir sıkıntıya düştüğünde bile "Allah'ın dar esması bende tecelli etti "diye düşünerek, memnun olmalıdır. Çünkü er yada geç "O gün arz, arzdan gayrıya tedbil olunur, semalar da, tek ve kahhar olan Allah'a büruz ederler" ayeti icabı, bunun yerini, zıttı olan ferahlık alacaktır. Zulmetten nura dönüş budur.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
Ne sebeble olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin.Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.
Şu anlatacağım husus, sükûtun faziletini ifâde için yeter. Ağızdan çıkan sözler dörde ayrılır: Birinci kısım, sırf zarardır. İkinci kısım, sırf menfaattir. Üçüncü kısım, kâr ve zarar karışıktır. Dördüncü kısım, ne kâr ne de zarardır. Sırf zarar olan sözlerden ve hattâ hem kârı, hem za­rarı olup da, kârı zararını karşılamayan sözlerden sükût etmenin lüzumu meydandadır. Ne kâr ne de zararı olma­yan sözlere gelince, bunların kıymetli vakitleri öldürmele­ri bakımından aynı husrân ve zarardır. Bunlardan da kaçınmak lâzımdır. Görüldüğü gibi sözlerin dörtte üçü düştü. Kaldı dörtte biri, o da sırf menfaat olan sözlerdir ki, bunlarda da tehlike vardır. Çünkü buna da riya ve gös­teriş gibi yapmacık sözler, gıybet ve nefsi tezkiye gibi fuzuli sözler, gizli bir şekilde ve hiç farkında olmadan karışabilir. Bu sebeble insan tehlikeye düşer.
Sayfa 19
“ Sultanım bu köle hayatında hiç suya batmamıştı. O sebeble geminin üzerinde olmanın ne büyük bir nimet olduğunu anlayamıyordu. Onu tutup suya attılar. Anladı ki, gemide olmak çok kıymetli bir şey imiş. İşte huzur ve saadet de böyledir. Bir felaketi tatmayan onlara sahip olduğunu farkedemez, kıymetlerini bilemez.”
Şeyh Sadi Şirazi
Şeyh Sadi Şirazi
200 syf.
·
Not rated
Merhaba Tanzimat dönemi yazarlarından olan Ahmet Mithat efendi nin ünlü kitabını okudum,bir de inceleme yazayim. Dönem batilasma çabasında olan Osmanlı toplumunda bir zaman. Yer İstanbul. Karekterler , Rakim efendi , Felatun Bey, ziklas ailesi , canan, Mihriban, can, migret, josefine, mihriban ,meraki efendi... Baba tarafından zengin ve görgüsüz biri olan felatun bey toplumda bu huyu ile öne çıkmaya çalışan karikatür bir tip, Rakım efendi ise çalışma ile zenginleşen ahlaklı bir genç insan. İki karekter etrafında saf ve temiz bir kisilikle ,görgüsüz bir insan bazen kesişen bazen de ayrılan hikayesi. Canan ise Rakım efendinin kölesi. Akıllı ve güzel.bir kız. Rakim Efendi kendisini sokmak istedigi ideal karaktere ulasmak sevdasinda bocalamaktadir, d Distan edibli, iyi ahlakli gorunse de iki yuzlulukten kendini kurtaramamaktadir. Felatun bey ise toplum tarafindan ahlaksiz ve hoppa kabul edilse dahi, ne yaptigini ve ne istedigini iyi bilmektedir. en buyuk erdemin de kisinin kendisini bilmesi oldugunu goz onunde bulundurursak da bu eflatun ismi kendisine pek de yakismaktadir Aslında fikir olarak güzel başlayan ama iş ortaokul piyesi şekline burunen fiyasko roman. İlk tarzlar edebiyatımızda önemli. Dönem romanı sevenler için bilgi alınabilecek ama üzerinde çok da duyulmayacak bir.eser. Yazara saygım cok o sebeble daha elestirmeyeyim. Iyi okumalar
Felatun Bey ile Rakım Efendi
Felatun Bey ile Rakım EfendiAhmet Mithat Efendi · Dergah Yayınları · 201422.7k okunma
Reklam
EMANET VE EHLİYET İLMİHALİNDEN İLİM NEDİR?
👉9 Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'e göre ilim, "Malûm olanın, olduğu hal üzere bilinmesidir."(12) Bu yaratılmışların ilmidir. Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ise; bir şeyin (eşyanın) aslının ne olduğunu ve ne olacağını kuşatması ve haberdar olmasıdır. 👉10 Kur'an-ı Kerim'de: "Bilmediğin şeyin ardına düşme. (Peşinden
İstikametten bahsediyor. Rüyanın bir nimet olduğunu anlatıyor. Şunun için nimet: "İnsanın hayatı da bir rüya, ama rüyada gördüklerini dünyada görse dayanamaz, bu bakımdan nimet." Hud sûresini hatırlatıyor. Allah Resûlü'nün "Hud sûresi beni ihtiyarlattı" hadîsini naklediyor. "Herkes aynı şeyi görmüyor" diyor. "Futbol oynamak bir eğlencedir" diyor "Ama göklerde neler oluyor, insan onları görse ne hale gelir. Onlar da bir eğlence, bu sebeble istikamete bakmak lâzım" diye devam ediyor. Ve bana ilginç gelen bir cümle sarf ediyor. Bakmak, görmek mevzuu üzerindeyken, benim kendisiyle alâkalı şeylerden bahsederken arkadaşlara misâl olarak verdiğim "Allah Resûlü'nü Ebu Cehil de gördü Ebu Bekir de" sözünü söylüyor. Bu arada hissettirmeye çalıştığı şeyleri anlıyorum ama yazmayı zül kabul ettiğimden yazamıyorum. Zaten beceremem de...
Sayfa 32
MUTLAK OLANA NİSBETLE BİR KIYMET...
- "(...) İnsan düşüncesi de, kendi vasfıyla bir sınırda! Hayâl mayâl ürünü ne varsa, hepsi sadece MUTLAK olana nisbetle bir kıymet. MUTLAK yerine şu veya bu sebeble kabul edilmişlerin foyası, hayâl, fikir ve ilim faaliyeti içinde mutlaka ortaya çıkar: TARİHİ’ne bak!.."
Sayfa 158 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Taaddüd‐i zevcât; çıplaklığı, kadın erkek beraberliğini, cinsel nitelikli mûsikiyi, zinâyı, homoseksüelliği, seviciliği, röntgenciliği... ve cinsel fuhuş endüstrisini yasaklayan ve yasakladıkları için de cezalar düzenleyen İslâm Dîni’nin evlilik yanında meşrû tanıdığı tek cinsel görünümlü müessesedir. İslâm, taaddüd‐i zevcâtı ne emir ve ne de tavsiye buyurmuştur. Yalnızca ruhsat vermiştir. Bu ruhsatı veren de bu dinin vâzıı ve insanın yaratıcısı Allah’dır. Allah erkeklerin de kadınların da Rabbidir. O, kullarından ne erkeklere, ne de kadınlara zulmedicidir. Bunun içindir ki Allah Âdem için bir Havva yaratmıştır. Taaddüd‐i zevcâtı örneklendiren de Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’dir. O, yalnız erkeklerin değil kadınların da peygamberidir. O, ümmetinin erkeklerine de kadınlarına da pek merhametlidir. Bu sebeble taaddüd‐i zevcât bir adâlet, hikmet ve merhamet kurumudur.
Sayfa 633Kitabı okudu
458 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.