İnsandaki her özellik ariyettir, gölgedir, emanettir. Allah'takiler ise asıldır, tümüyle kendinindir. Onun için "İnsanda hiçbir şey yoktur ve Ben dediği bir hayalden ibarettir" diyoruz. İnsan bir hayaldir ama öyle bir hayaldir ki aslında ne varsa, o damla mesabesinde olan minicik hayale de aktarılmıştır. Esma-yı hüsna içinde dar (sıkıntı) vardır. Bu sebeble , insan bir sıkıntıya düştüğünde bile "Allah'ın dar esması bende tecelli etti "diye düşünerek, memnun olmalıdır. Çünkü er yada geç "O gün arz, arzdan gayrıya tedbil olunur, semalar da, tek ve kahhar olan Allah'a büruz ederler" ayeti icabı, bunun yerini, zıttı olan ferahlık alacaktır. Zulmetten nura dönüş budur.
Sayfa 247Kitabı okudu
Ne sebeble olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin.Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.
Reklam
Şu anlatacağım husus, sükûtun faziletini ifâde için yeter. Ağızdan çıkan sözler dörde ayrılır: Birinci kısım, sırf zarardır. İkinci kısım, sırf menfaattir. Üçüncü kısım, kâr ve zarar karışıktır. Dördüncü kısım, ne kâr ne de zarardır. Sırf zarar olan sözlerden ve hattâ hem kârı, hem za­rarı olup da, kârı zararını karşılamayan sözlerden sükût etmenin lüzumu meydandadır. Ne kâr ne de zararı olma­yan sözlere gelince, bunların kıymetli vakitleri öldürmele­ri bakımından aynı husrân ve zarardır. Bunlardan da kaçınmak lâzımdır. Görüldüğü gibi sözlerin dörtte üçü düştü. Kaldı dörtte biri, o da sırf menfaat olan sözlerdir ki, bunlarda da tehlike vardır. Çünkü buna da riya ve gös­teriş gibi yapmacık sözler, gıybet ve nefsi tezkiye gibi fuzuli sözler, gizli bir şekilde ve hiç farkında olmadan karışabilir. Bu sebeble insan tehlikeye düşer.
Sayfa 19
İstikametten bahsediyor. Rüyanın bir nimet olduğunu anlatıyor. Şunun için nimet: "İnsanın hayatı da bir rüya, ama rüyada gördüklerini dünyada görse dayanamaz, bu bakımdan nimet." Hud sûresini hatırlatıyor. Allah Resûlü'nün "Hud sûresi beni ihtiyarlattı" hadîsini naklediyor. "Herkes aynı şeyi görmüyor" diyor. "Futbol oynamak bir eğlencedir" diyor "Ama göklerde neler oluyor, insan onları görse ne hale gelir. Onlar da bir eğlence, bu sebeble istikamete bakmak lâzım" diye devam ediyor. Ve bana ilginç gelen bir cümle sarf ediyor. Bakmak, görmek mevzuu üzerindeyken, benim kendisiyle alâkalı şeylerden bahsederken arkadaşlara misâl olarak verdiğim "Allah Resûlü'nü Ebu Cehil de gördü Ebu Bekir de" sözünü söylüyor. Bu arada hissettirmeye çalıştığı şeyleri anlıyorum ama yazmayı zül kabul ettiğimden yazamıyorum. Zaten beceremem de...
Sayfa 32
MUTLAK OLANA NİSBETLE BİR KIYMET...
- "(...) İnsan düşüncesi de, kendi vasfıyla bir sınırda! Hayâl mayâl ürünü ne varsa, hepsi sadece MUTLAK olana nisbetle bir kıymet. MUTLAK yerine şu veya bu sebeble kabul edilmişlerin foyası, hayâl, fikir ve ilim faaliyeti içinde mutlaka ortaya çıkar: TARİHİ’ne bak!.."
Sayfa 158 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Taaddüd‐i zevcât; çıplaklığı, kadın erkek beraberliğini, cinsel nitelikli mûsikiyi, zinâyı, homoseksüelliği, seviciliği, röntgenciliği... ve cinsel fuhuş endüstrisini yasaklayan ve yasakladıkları için de cezalar düzenleyen İslâm Dîni’nin evlilik yanında meşrû tanıdığı tek cinsel görünümlü müessesedir. İslâm, taaddüd‐i zevcâtı ne emir ve ne de tavsiye buyurmuştur. Yalnızca ruhsat vermiştir. Bu ruhsatı veren de bu dinin vâzıı ve insanın yaratıcısı Allah’dır. Allah erkeklerin de kadınların da Rabbidir. O, kullarından ne erkeklere, ne de kadınlara zulmedicidir. Bunun içindir ki Allah Âdem için bir Havva yaratmıştır. Taaddüd‐i zevcâtı örneklendiren de Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’dir. O, yalnız erkeklerin değil kadınların da peygamberidir. O, ümmetinin erkeklerine de kadınlarına da pek merhametlidir. Bu sebeble taaddüd‐i zevcât bir adâlet, hikmet ve merhamet kurumudur.
Sayfa 633Kitabı okudu
Reklam
"Karasakal" derler bir muhterem Hocaefendi varmış. Konya'da veya Karaman'da, bir Hac kafilesine rehberlik ederek otobüsle yola koyulmuşlar. Sınırı geçmişler. Hoca da koyu sigara tiryakisi. Öndeki koltuğunda şöyle arka sıralara doğru bakmış, hemen herkesin ağzında bir sigara, tüttüre tüttüre Hacca gidiyorlar. Aşka gelmiş: -Ey
Sayfa 262Kitabı okudu
Karşınıza gelen biri, şikayeti ne olursa olsun, siz ona hastalığını söyleyinceye kadar henüz hasta değildir. Sadece bir "hasta adayı"dır. Bu sebeble dikkatli olun, "hasta adaylarını" gerçek hastalar yapmayın.
" Müslüman ne sebeble olursa olsun evinin mahremini de sosyal medyaya servis etmemelidir. Ev, Müslümanlar için mahremiyetin ve özel hayatın kalesi dir "
Sayfa 111Kitabı okudu
Bir kumanda merkezine sahip olmanın kaçınılmaz şekilde zayıf bir tasarım olduğu aslında yeni bir düşünce değil. Bunu ilk dile getiren kişi "Katı olan her şey buharlaşır" diyen Marx'tı. Marx ve Engels'in Komünist Manifes­to' da yer alan, her şeyi (toplumu, ekonomileri, sınıflan, hiyerar­şileri) mahveden kapitalizmin yıkıcı gücünü açıklayan bu cümle, Marshall Berman'ın modernlik deneyimi üzerine yazdığı başa­rılı kitabının da başlığıydı. O ifadedeki en zengin anlam neydi? Tek bir örnek vermek gerekirse, modern olanın bir sembolü ola­rak merkezileşmiş devlet, er ya da geç yıkılmaya mahkûmdur. Sağlam ve yıkılmaz olarak düşündüğümüz her düzen de aynı sona doğru ilerler, çünkü bu kadar merkezileşmiş ve güçlü bir hiyerarşiye sahip bir sistem, aksine çok kırılgandır. Bu sebeble, sağlam bir toplum ve gelecek için -bunu söylemek ne kadar ga­rip görünse de- bitkilerin oluşma ve işleme şeklinin model ola­rak alınması gerekir.
Reklam
Tıp profesörü yıllarca öğrencilerine şu dersi verirdi: Karşınıza gelen biri, şikayeti ne olursa olsun, siz ona hastalığını söyleyinceye kadar henüz hasta değildir. Sadece bir “hasta adayıdır”. Bu sebeble dikkatli olun, “hasta adaylarını” gerçek hastalar yapmayın.
Her ne sebeble ya da saikle olursa olsun hali hazırdaki parçalanmışlık halini destekleyenler pratikte düşmanın tarafında yer almaktadır.
201 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.