"Şu gerçek öyküyü dinleyin: Bir grup Avustralya yerlisi Aborijin, bir gün yanlarında bir etnologla birlikte çorak bir arazide yürüyor- muş. Yerlilerin bütün hareketlerini titizlikle not almakta olan bilim adamı, kadın ve erkeklerden oluşan grubun zaman zaman belli bir süreliğine durmakta olduklarını fark etmiş. Durduklarında ne bir şeyler yiyor, ne bir şeyler arıyor, ne oturuyor, ne de dinleniyorlarmış. Yalnızca duruyorlarmış, o kadar. Bu birkaç kere yinelendikten sonra etnolog onlara bunun nedenini sormuş. 'Çok basit/ diye yanıtlamışlar, 'ruhlarımızı bekliyoruz.' Etnolog bunun üzerine biraz daha açıklama istemiş. O zaman ruhların zaman zaman yolun ortasında durarak vücutların farkına bile varmadıkları bir şeyleri izlediklerini, hissettiklerini ya da dinlediklerini öğrenmiş. İşte bu yüzden vücutlar yürümeye devam ederlerken ruhlar kimi zaman bir saat boyunca duruyorlarmış. Bu nedenle de onları beklemeleri gerekiyormuş."
Kimsenin yüzünde öfke veya sevinç yok, ne mutlular ne de mutsuz, kâinatın doğdukları gün kaderlerine biçtiği görevi düşünmeksizin yerine getiren acı çeken ruhlardan ibaretler.
_İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar.
_Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol. Sağlam, kıpırtısız ve çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden.
_Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa.
_En büyük erdem tarafsızlıktır. Duygular ise, yanlış fikirlerden
Benden sizlere bu akşamın hediyesi olsun arkadaşlar
youtu.be/fa9X5Qj-H8s
Ne zaman geldin ruhum
Görmedim seni
Uçaktan atlarken unuttum galiba
Özledim seni
Sarıl bana ruhum
Ne olur sar beni
Çığlıklar geçti üstümden
Bulutlar geçti
Ve o gençlik günlerimizde
Sen ve biz
Seni öldü sandım ruhum
Biliyor musun
Sensiz yaşamaya alıştırdılar galiba
Özledim
Özledim