Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağuları sağ iken
Kahpe felek vermez benim muradım
Viran oldum mor sünbüllü bağ iken
Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgaların kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken
Farımaz da deli gönlüm farımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Şimden geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum güzellere beğ iken
Karac'oğlan der ki bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken
Kitap ya da defter sayfalarının arasına okunan yerin kaybedilmemesi veya hatıra kalması maksadıyla çiçekler bırakılır. Sevgilinin gül renkli yanağı veya yüzü güzel kokulu ayva tüylerinin arasında bu manzarayı temsil eder. Sevgilinin yüzü ve yanağı Kur’an olarak düşünüldüğünde ayva tüyleri de Kur’an’ın yazıları ya da okunan yerin hatırlanması için araya konan ayraç olur.
Cânâ hat-ı müşginin ile ol ruh-ı rengin
Gül yaprağıdır safha-i Kur'ân arasında
Necâtî Beğ
Kanlı yaşım çehre-i zerdimde gören der
Bitmiş bir iki lâle za'afrân arasında
(Sararmış yüzümdeki kanlı yaşları görenler, safranın üzerinde iki lale-gelincik-çıktığını söylerler.)
Dünyâ ulûmu deftere sığmaz eğerçi kim ..
Aşkın kitâbına göre ol bir sebak değil ..
~ Necâtî Beg ~
( Dünyanın ilimleri deftere sığmayacak kadar çoktur ama aşkın kitabında onların hiçbiri dersten bile kabul edilmez ..)