Bir Öykünün Ardından
Çoğu cephesi kırık dökük, ağır aksak ilerleyen bir hayatın içinde yazmak, anlatmak kaygusu beni sıkı sıkıya bağlıyor yaşadığım günlere. Yaklaşık iki senedir aklımı kurcalayan, nereye gitsem benimle birlikte gelen bir öyküyü nihayet bugün bitirebildim. Öyle aman aman bir öykü değildir, altı yedi sayfalık, kendi hâlinde bir öykü. Lakin bitirebilmenin sevinci, çok şeyleri düzeltiveriyor bir anda. İlhan Berk'in "Bir ağacı bu evleri sarı ters bir kuşu düzeltmek" demesi gibi. Bu akşam, Allah izin verirse, oturacağım, sırtımı yaslayacağım bir koltuğa, şöyle gönlümü dinlendireceğim. Şükür... Öykünün son cümleleri: "Telefonu masaya koydum, koltuğuma oturdum, düşündüm. Hepi topu iki insan vardı yeryüzünde. Necati Bey durmaksızın kapılar, pencereler açıyor ama o öbürü yok mu öbürü; bütün kapıları, pencereleri birer birer kapatıyordu."
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Reklam
Bugün bir haftadır cânân görünmez Sitâremde meh-i tâbân görünmez Dedim cânâ görünmezsin sebeb ne Dedi var ebleh olma cân görünmez Görem dersen dehânın ey dil umma Nihândır çeşme-i hayvân görünmez Görünmezse rakîb olmaz aceb ki Meseldir değmede şeytan görünmez Leb-i lalinden özge ey Necâtî Dil ü cân derdine derman görünmez
Sayfa 248
Benzer hadiseler İzmir Lisesi'nde de cereyan ediyordu. Bir yüzbaşı komutasındaki yirmi Yunan askeri tarafından basılan lise, silah arama bahanesiyle boşaltıldı. Bahçeye indirilen öğrencilerden çoğu esir alınarak sahile doğru yürüyüşe geçirildi. Yürütülen kafilelerin yolları çakıştığında sekiz yaşlarında bir çocuk, az ileride yerde yatan askerin babası Necati Bey olduğu- nu fark etti. Yunan askerlerinin arasından geçip koşmaya başlayan çocuk, kanı yağmur suyuna bulanmış şekilde yerde cansız yatan babasına sarılıp ağlamaya başladı. Birkaç saniye sonra aniden nefessiz kaldığını hissetti. Önce şiddetli bir acı bedenini sardı. Akabinde hareketsiz halde babasının üzerine düştü. Bir Yunan askeri, babasının cesedi üzerinde ağlayan çocuğu, sırtından süngüleyerek öldürmüştü.
Halk-ı âlem aşkımı âh u figânımdan duyar Gece âteş şulesi gündüz duhânımdan duyar Tınmamak ile yener o gonca-leb ben bülbülün Her seher derd-i derûnum dâsitânımdan duyar Ağzı remzin beli sırrın şerh ederdim mûbemû Kimsene yoktur benim râz-ı nihânımdan duyar Çeşm ü ebrûsu hayâli fâş eder sırrım cihan Bey kulu olduğumu tîr ü kemânımdan duyar Ben Necâtî'yim dediğimdir giriftâr olduğum Cümle güzeller beni nâm u nişânımdan duyar
Sayfa 183
Çünkü yâr ağyâr ile demsâzdır Bana günde bin kez ölmek azdır Türlü türlü derde uğratan beni Kalb-i mâil çeşm-i şâhidbâzdır Gamzenin ettiklerin zülfün bilir Geceler uğru ile hemrâzdır Nice bir yele yanınca it rakîb Gel bizimle git o iti azdır Çok cefâ eyler bilip çok sevdiğim Nola nola bu da bize azdır Gussadan mahlas dilersen ey gönül Adını divân-ı aşka yazdır O gözü mestânenin ettiklerin Ey Necâtî cevr sanma nâzdır
Reklam
951 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.