Doğunun limanlarına sükût yanaşır bazen. Bazen yarım kalmış bir cümlenin kayıp noktası, bazen şairin hasret çektiği dudak yanığı... Bazen ümitsiz bir davanın sürgün sanığı... Bazen uykusuz bir gecenin sabahı, bazen bir ümitsizin affedilmiş günahı...
Varlığın elemini, yokluğun hazzına davet eder doğunun limanları. Hayalin perdesidir gaîb gemilerinin yelkenleri. Yazmayı bırakıp sadece izlemek, hazzetmektir. İlk cümlenin kararsızlığını sona erdiren bir noktadır. Dünyevî yanımızı uyuşturan loş bir ışık, ezberlenen bir şiirin unutulmaya en müsait mısraına kefendir o limanların yakamozları...
Doğu aşktır ve liman penâh... Bizler günahkârız... Ellerimiz günah, bakışlarımız günah, aşkımız günah... Bir Müslüman ile Yahudi'nin aşkı doğunun herhangi bir limanına uğrar... Günah... Liman günahları yıkamak için ne kadar uygun bir yerdir?
Delilik bir kaçış güzergâhı. Susmak deliliğin bir cüzü. Belki kırkta biri, belki yarısı... Delilik de suskunluğun... Doğunun limanlarına vuran yakamoz deli gömleği ve bir kefen tüllenen maziye.
Doğunun limanları bitmeyen bir hikaye; hep yarım bırakılmış hayaller ve hayatlar... Masalsı bir delilik, delice bir masal! Bir evin, bir geçmişin enkazından sadece anahtarları toplayıp ayrılmak delilik! Eski buluşmaları tekrarlamak, her defasında en başa dönmek!
Delilik ile velilik arasında çok ince bir çizgi var. Sahi neden evinin enkazından sadece anahtarları toplar bir insan? Bakü, bir insan enkazı olarak neden anahtarları aldın sadece yanına? Nadya! Neden açamadın kilitlerini içinin? Anahtarları baban topladı diye mi?