Seni bıraktığına neden üzüldüğünü anladın mı?" "Ama ben onu seviyorum," diye itiraz ediyor. Sesi iddialı ve tok, kararlı ve emin. "Ben de onu sevdiğini düşünüyorum. Ama kimi daha çok sevdiğinden pek emin değilim." "Kimi mi? Başka kimse yok ki hayatımda," diyor, sen beni dinleyip hiç anlamamışsın dercesine bir bakış fırlatarak. "Kimi derken kastettiğim başka biri." "Kim ki o başka biri?" "Sen," diyorum. "Ben mi?" diye soruyor şaşkın şaşkın. Kâğıtta yazılı cümleleri bir kere daha, daha yüksek sesle okumasını istiyorum. "Şimdi," diye soruyorum "onu mu daha çok seviyorsun, yoksa kendini mi?" Tam bir cevap vermek üzereyken susturuyorum onu. "Ha- yır hayır, bunun üzerinde düşünmeni istiyorum. Hemen ce- vap verme. Uzun uzun düşün. Uzun uzun." Uzun uzun düşünmeli insan: Seviyorum derken, ne kadar onu sevdiğini, ne kadar ondaki menfaatini.
Sayfa 50
-Ah canım Saliha'cığım, neden ağlıyorsun? Ne oldu? Sus, sus ve gözlerini sil. Şimdi beni de ağlatacaksın. Yalnızdın, korktun mu, ondan mı ağladın? -Nasıl ağlamayayım? Ben... seni...seviyorum. Bilmem... sen beni sever misin?
Reklam
"Hiç kolay değil," dedi Frodo ve uzun uzun, içinden gelerek güldü. Öyle bir ses, Sauron Orta Dünya'ya geldiğinden beri bu yerlerde hiç duyulmamıştı. Sam'e aniden sanki bütün kayalar dinliyorlarmış, uzun kayalar da üzerlerine eğilmiş gibi geldi. Fakat Frodo onlara kulak asmadı; yine güldü. "Hey gidi Sam," dedi, "seni duymak, sanki öykü yazılmış gibi mutlu etti beni. Ama en önemli karakterlerden birini unuttun: Aslan yürekli Samwise. 'Ben daha çok Sam'i dinlemek istiyorum baba. Neden onun konuşmalarını daha çok katmamışlar baba? Ben en çok onu seviyorum, beni o güldürüyor. Üstelik Sam olmasaymış Frodo pek uzağa gidemezmiş, değil mi baba?'" "Aşkolsun Bay Frodo," dedi Sam, "alay etme. Ben ciddiydim." "Ben de ciddiydim," dedi Frodo "ve hala ciddiyim. Hızımızı alamadık. Sen ve ben, Sam, hala öykünün en kötü yerlerine sıkışıp kalmış durumdayız ve bu noktada birinin şöyle demesi de çok büyük bir ihtimal. Kapat şu kitabı artık baba; daha fazla okumamı za gerek yok.'" "Belki de," dedi Sam, "fakat bunu söyleyecek olan ben olmazdım. Büyük öykülerin bir parçası haline gelmiş, olup bitmiş şeyler başkadır. Belli mi olur, belki Gollum bile öyküye yakışır, yanımızda olduğundan daha iyi gider en azından. Üstelik o da bir zamanlar öyküleri seviyormuş, anlattığına göre.
Hayat nedir, yaşam nedir? Durmak nedir? Aşk nedir ya da... ben seni seviyorum... neden seviyorum? Sevgi nedir? Nerede başladı ve ne zaman bitecek? Bitecek mi, her şey günün birinde sona erecek mi? Bitecekmiş gibi geliyor. Her şey bir gün bitecekmiş gibi geliyor. İyi olan her şey değil, kötü olan her şey değil. Sadece her şey...
Sayfa 265 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Bir annenin fedakârlıklarının takdir edilmemesiyle ilgili duygularını hatırlayın. Kim böyle hissetmemiştir ki? Kim çabalarının fark edilmediğini ve karşılık görmediğini düşünerek vazgeçmek istememiştir? Peki tüm o fedakârlıklar takdir edilmek için mi yapılıyor? Tabii ki hayır, değil mi? Çocuklarımızı sevdiğimiz için fedakârlık yapıyoruz! Bu böyleyse, birisinin fark etmesine olan ihtiyacımız nereden geliyor? Bu takdir görmekle ilgili değil, yapmaya devam etmek için onay ihtiyacı duymak. “Başkaları fedakârlıklarımı takdir etmiyor bile, peki neden yapmaya devam ediyorum?” Çünkü sevginin ikinci aşamasında takılıp kaldım: Seni, bana yararın dokunduğu için seviyorum.
Sayfa 144 - PdfKitabı okudu
Prens Hasan ve Büyüleyici Öykücü Emir
Bir gün, Temmuz 1973'te, Hasan'a küçük bir oyun daha oynadım. Ona kitap okuyordum, bir anda öyküden uzaklaşıverdim. Hâlâ okuyormuş gibi yapıyor, arada bir sayfayı çeviriyordum, ama metni bütünüyle bırakmış, kendi uydurdu- ğum bir öyküye geçmiştim. Hasan durumun farkında değildi, elbette. Onun için, sayfadaki sözcükler gizemli, çözülmesi olanaksız bir şifreler yumağıydı. Sözcükler sır dolu, gizli kapılardı, anahtarları da bendeydi. Daha sonra tam ona, bastırmaya çalıştığım bir kıkırdamayla, hikâyeyi beğenip beğenmediğini sormak üzereydim ki, Hasan alkışlamaya başladı. "Ne yapıyorsun?" dedim. "Bu bana epeydir okuduğun en iyi öyküydü," dedi, hâlâ alkışlayarak. Güldüm. "Gerçekten mi?" "Gerçekten." "Bu... büyüleyici," diye mırıldandım. Ciddiydim. Bu... öyle beklenmedik bir şeydi ki. "Emin misin, Hasan?" Hâlâ alkışlıyordu. "Harikaydı, Emir Ağa. Yarın biraz daha okur musun?" "Büyüleyici," diye yineledim; soluğum kesilmişti, bahçesinde hazine bulan biri gibiydim. Yokuşu inerken, düşünceler kafamda Şaman'daki havai fişekler gibi patlıyordu. Epeydir okuduğun en iyi öykü, demişti. Ona bir sürü öykü okumuştum. Hasan'ın bir şey sorduğunu duydum. "Ne?" dedim. "Büyüleyici ne demek?" Güldüm. Onu sımsıkı kucakladım, yanağına bir öpücük kondurdum. "Hey, neden yaptın bunu?" diye sordu; şaşırmış, kızarmıştı. Sırtına dostça bir şaplak indirdim. Gülümsedim. "Sen bir prenssin, Hasan. Sen bir prenssin ve ben seni seviyorum."
Reklam
558 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.