Merhaba
Sabahattin Ali kitapları denilince akla kuşkusuz "Kürk Mantolu Madonna" gelir. Benim nazarımda Raif Efendi daha ulusal bir karakterdir. Yani Raif'in yaşadığı acıları Alman, Fransız.... yaşayabilir. Fakat Yusuf öyle mi? O, bizim toprağımızın çocuğudur. Çektiği acılar sana, bana, bu coğrafyaya aittir. Bu yüzdendir ki, benim en sevdiğim eseri "Kuyucaklı Yusuf"tur.
Hayata bir sıfır mağlup başlayan yani hayatı en başından dram olan Yusuf'un annesi babası gözlerinin önünde öldürülür ve kaymakam Selahattin Bey, Yusuf'u evlatlık olarak yanına alır. Kızı Muazzez ile aralarındaki bağ, Yusuf'un Muazzez'e yaklaşımı, inceliği fakat hep suskun, sessiz, kendini dağa bayıra vurması ve sonlarının üzücü olması kalp sızısı. Kaymakamın gücünün olmasına rağmen zayıf ve aciz olması da ayrı üzücü. Şâkir mi? Şâkir'e çay yok. Onun gibilere hiçbir şey yok.
Kitabımız, 20. yüzyıl başlarında Anadolu’da hakim taşra hayatı ve kültürünü en sarih betimlemeler ile göz önüne getirirken insan ilişkilerinin çıkarlar üzerine kurulu küçük dünyalarını da zihnimize kazıyor.
Yusuflar hep baki. Meselâ, benim için hâlâ Edremit'te. Havran'da. Nazilli'de. Kazdağlarında... ölmedi, ölmüyor...
Ve aradan yıllar geçmesine rağmen bu adaletin hâlâ zengine, gücü olana daha çok işlediğini görmek insanı elbette üzüyor.
Sizi neye davet ediyorum? Müthiş tasvirler ile bezeli yalın ama etkileyici anlatımla, Anadoluyu buram buram hissetmeye.
Feyizli okumalar.
Nahif kalın.
..
Sizenot: kitap bitiminde "neden?" Dediniz mi?
Kendimenot: içine atmasaydın belki bir çare bulunurdu.