Başlar başlamaz keyifle hikayenin içine girebildim. Okumaya devam ettikçe “bu nereye varıyor böyle?” düşüncesiyle büyük bir sabırla okuyup öyle bitirdim. Kitabın içindeki kadın figürü (Macide
) diyeceğim çünkü herhangi bir karakteristik özelliği bulunmuyordu. Okurken sürekli bir fikir belirtmesini, tepki vermesini bekledim. Susturulmuş, bastırılmış tamamen var olması için diğer karakterler yalnız kalmasın olay örgüleri birleşsin diye yazılmış bir karakter gibiydi, soyut kalmıştı. Uğranılan haksızlıkları kimsenin doğru dürüst birbirine bahsetmemiş olmasını da hala hazmedemiyorum..... :’)
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019172,4bin okunma
“Hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar gün geliyor açığa çıkıyor ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor, öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz.”
“Benim karakterim, insanlar hakkında elimden geldiği kadar uzun süre iyi düşünmektir, anlıyor musunuz? Daha doğrusu, mecbur kalmadıkça kötü düşünmemek isterim.”
tv ekranlarında izlemeden önce okuduğum bir kitaptı. Çoğu insan kitapla dizinin paralel gitmediğini söylemiş, haklılar. Kitapta daha az dramatik anlatılıyor, olay akışları daha donuk. Bana bir noktada kimse hakkında kötü bir şey söylememek için uğraşılmış gibi gelmişti. Sürekli kapıdan “çok güzel, son derece bakımlı insanların içeriye girdiğiyle” cümleye başlanması beni rahatsız etmişti. Yahu kimse mi çirkin değil veya hiç kimsenin problemleri yüzüne yansımamış mı? diye delirdiğim ve samimiyetsiz bulduğum noktalar oldu. Dili akıcı, sıkılmadan bir çırpıda okuyacağınız bir kitap.
Freud’un bilinçaltına bir göz atalım diyorsanız kesinlikle deneyin. İnsan okurken bazen “bu kadarı da pes diyor” ama bir süre sonra “Freud gibi düşünmek” rahatsız edici olmuyor. Cümleleri arasında bazen sıkılmaya yaklaşsanız da bir noktada muhakkak ilginizi çekmeyi tekrardan başarıyor. Otobiyografisini okumamız gereken ilginç bir kafa.