Satranç - Stefan Zweig
83 syf / Türkiye İş Bankası Yayınlar
Puanım : 7
Öncelikle biraz yazarı tanımak istedim. 1881 yılında Viyana'da dünyaya gelmiş ve gençliğinde yazdıkları ile büyük ses getirmiştir. 1934 yılında Nazilerin Avusturyayı işgali ile İngiltere'ye göç etmiş.1936 yılında Almanya'da tüm eserleri yasaklanmış ve II. Dünya Savaşı'nın
Simon iyi kalpli bir ayakkabı tamircisidir. Yabancı birisini soğukta donmak üzereyken eve getirir ve yabancı onlarla yaşamaya başlar. Adı Mikael olan yabancı işleri hemen kavrar ve işinde çok başarılı bir ayakkabı tamircisi olur. Artık yüzleri para görmeye başlamıştır.
İnsan ne ile yaşar? Tabiki parayla değil. Hiç tanımadığı birini eve almış onu sevmişlerdir Simon ve karısı.
İnsanın kalbinde yaşayan sevgi dışarıya yansırsa, birbirinin ihtiyaçlarını tamamlayabilirlerse insanlar bir de bunu sevgiyle yaparlarsa öyle yaşamış olurlar. Evet tüm insanlar kendi başlarına nasıl mutlu olabileceklerini düşünüp kafa yormakla değil,sadece insanın özünde var olan sevgiyle yaşarlar demiştir Tolstoy.
Bence de yaşamak nefes almak yemek yemek değil, yaşamak farkında olmak,yaşamak sevgiyi iliklerine kadar hissetmek,yaşamak mutlu olabileceğin insanlarla olmaktır.
Anlatımı akıcı olan tasvirlerin çok iyi yapıldığı bu hikayeyi okumanızı tavsiye ediyorum. :)
80 syf.
·
Not rated
Olağanüstü Bir Gece
Kitabı okurken bazı sayfalarında durup kendimi sorguladığım oldu. Acaba ben de bu kitabın karakteri gibi duygusuz muyum ? Ya da içimde bir yerde saklı olan hâlâ yaşayamadığım bir duygu var mı ? diye defalarca düşündüm. Kitabın bana çağrıştırdığı ve kurdurttuğu cümle şu oldu; " Yaşamak sadece nefes almak değildir asıl olan nasıl nefes aldığındır..." yani benim buradaki nefesten kastım insanların duygularıdır.
Edebiyat ile biraz haşır neşirseniz, kendinizi bir yazar olarak hayal ediyor ve hayalinize ulaşmak için okuyarak da olsa bir çabanız varsa ve hayallerinizde yazarlarla tanış olmak ve o dünyada nefes almak gibi bir isteğiniz varsa; yada buna benzer düşüncelere sahipseniz... Bu duyguları yaşamış ve birçok hayran kaldığımız yazar ve oyuncularla arkadaşlık etmiş olan Ülkü Tamer’i, okudukça kıskançlık hissetmemeniz elde değil ;) Tanınmış yazar ve oyuncuların bilinmeyen yönlerini anlatan küçük alıntıları kitapta bulabilirsiniz.
Ülkü Tamer’e gelince iyi bir çevirmen, gazeteci, oyuncu ve şair. Hayata olan esprili bakış açısı, hayatını daha da keyifli kılmış belli ki. Kitabı okurken kimi zaman yüzünüz de gülümseme kimi zaman bir burukluk oluveriyor. Ama ağır dram okumuyorsunuz tatlı acı ayarını yapmış.
Dili çok samimi ve akıcı.Doya doya okudum ve çok mutlu oldum.
John Fowles’ın Viktorya dönemi İngiltere’sinde, yaşanan bir aşk hikâyesi kisvesi altında dönemin yaşam tarzı, sınıfsal çelişkileri ve ahlak anlayışını sorgulayan, eleştiren; toplumun birey üzerindeki baskısını ortaya koyan postmodern romanı.
Evlenmenin nefes almak kadar elzem olduğu bir toplumda, var oluşuyla özgürlüğünü bir arada yaşamak isteyen Sarah karakterinin bizleri büyülediği, sınıfsal ve cinsiyet konumunun ona dayattıklarından kurtulabilmek için oynadığı düşmüş kadın rolü ile toplumdan kendi isteğiyle kendini dışlattığı bu enfes romana ilişkin benim en hoşlanmadığım taraf Fowles’ın romanını bitirirken okuyucuya alternatif sonlar sunması oldu.
111 syf.
10/10 puan verdi
İçimizdeki yabancılar. Belki de kendimize olan yabancılaşmamız hatta toplumun bizlere yabancı gelişi. İnsanları belli bir kalıba sokma zorunluluğunun değil de o kalıba girmeme direnişinin suç sayıldığı şu zamanda duyguların dahi herkesin kendi kalıbına göre yargıladığı toplumda yaşamak insan yığını içinde nefes almak gibi. Nesnellik ile öznellik arasındaki ince çizgiyi ayırt edemeyen toplumların bireyler ile olan savaşı. Kitap kim suçlu kim suçsuz değil de kim kime ne denli yabancı bunun derdinde.
