...toprağın bağrındaki tohum hayat bulmak için yağmuru bekler. İnsanda nefes almak ve yaşamak için sevgiyi. Çünkü sevgi hem tohuma hem de insanın kalbine hayat verir. Onları anlamlı kılar. Ve değersiz bir maddeyi değerli bir manayla anlamlandırır.
Ölmek için bir şey yapmamıza gerek yok. Hayatımız boyunca merdivenlerin altındaki bir dolaba saklansak bizi yine bulur. Ölüm üzerinde görünmez peleriniyle ortaya çıkacak ve sihirli değneğini sallayıp bizi en ummadığımız anda alıp götürecek. Dünyadaki varlığımıza dair her izi silip bunu da ücretsiz yapacak. Karşılığında hiçbir şey istemeden. Cenaze törenimizde şöyle bir eğilip, çıkardığı iyi iş için aldığı övgüleri kabul edecek ve sonra ortadan kaybolacak. Yaşamak ise biraz daha karmaşık. Hep yapmak zorunda olduğumuz bir şey var.
Nefes almak.
Bir içeri bir dışarı; her gün, her sabah, her dakika ve her saniye istesek de istemesek de nefes almamız gerek. Ümitlerimizi ve hayallerimizi boğmayı planladığımızda bile nefes almayı sürdürürüz. Yoldan çıkıp köşede bekleyen adama şerefimizi, sattığımızda bile nefes alırız. Haksızken, haklıyken, bir çatıdan aşağı kayıp vakitsiz bir ölümün kollarına düşerken de nefes alırız. Aksi söz konusu olmaz.
Ben de nefes alıyorum işte.