Bize bir insan mektebi lâzım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlâkî değeri olduğunu tanıtsın; hâyâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Geleneksel dilin asırlık mukavemeti kırıldıktan sonra dilimizin kendi müdafaa kalesi yıkılmış demektir. Nitekim "Osmanlıca" diye asırlar içerisinde gelişen Türk dili hançerlendikten sonra Batılı kelimeler dilimize kolayca akın etmeye başladı. Gün geçtikçe ifademizin güzellikleri ortadan kalkmaktadır..!
Müslüman Türkün mektebi, maarif, metafizik ve ahlâk prensiplerini Kur'ân'dan alarak Anadolu insanının ruh yapısına serpen ve orada besleyen, insanlığın üç bin yıllık kültür ağacının asrımızdaki yemişlerini toplayacak evrensel bir ruh ve ahlâk cihazı olacaktır.
"Çalışmanın zamanı olduğu gibi, çalışmamanın da zamanı var ama günümüzde çoğu insan için 'sorun zamanımızın olmaması'. Düşünme ve biraz dinlenme hepimizin daha iyi kararlar almasını sağlıyor..."
İslâm beşer ile Allah arasındaki ezelî anlaşmaya geri dönüştür ki, bu anlaşmayla insana Allah'ın kulu vazifesi ve yeryüzündeki halifesi payesi ile daima şükretmesi gereken hediyeler ve nimetler ihsan edilmiştir.
Batı dediğimiz şey, artık Londra yahut New York sokaklarıyla sınırlı değil. Batı'yı İstanbul sokaklarında, Tahran caddelerinde, Delhi meydanlarında, Tokyo metrosunda görmek mümkün.
İslâm ve Batı medeniyetleri, aralarındaki önemli farklara rağmen çatışmak zorunda değildirler. Bir arada yaşamanın asgari şartı, herkesin kendi kalarak ortak iyide uzlaşmasıdır. Âdil, katılımcı ve eşitlikçi bir dünya düzeninin anlamı, herkesin aynı şekilde düşünüp yaşaması değil, farklı görüşlerin bir arada varolma kararlılığını göstermesidir. İslâm ve Batı medeniyetleri, "iyilikte yarışan topluluklar" (Mâide 5/48) oldukları zaman, bölgesel ve küresel barışa katkıda bulunacak ve belki de Kipling'i haksız çıkaracaklardır.
Hiçbirimiz basit, yalınkat görmüyoruz kendimizi de, başkalarını da. Kendimizde ve onlarda olmayan nitelikleri yakıştırarak bakıyoruz. Sonra bir gün gerçekle karşılaşınca düş kırıklığı.. bundan dağılıyoruz.
Bazen öyle şeyler oluyor ki...nasıl söylesem... insan kapılıp gidiyor...kapılıp gittiğini anlasan bile değişmiyor...olup bitenin bir parçası gibisin.. nefes almamak elinde değilse, hani nefes aldığını fark ettiğin zaman bile nasıl onu önleyemiyorsan..