Dicle'yi atla geçmek...
Ebû Bekir b. Hafs b. Ömer (r.anh) anlatıyor: Selmân-ı Fârisî, Sa'd ile beraber nehrin karşı kıyısına geçiyordu. Atlar yüzerek onları karşı yakaya geçirirken Sa'd şöyle diyordu: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. Eğer ordu içinde bir başkaldırı olmaz ve iyilikler günahlara galebe çalarsa, Allah, mutlaka kendi dostlarına yardım eder. Dinini mutlak surette hâkim kılar, düşmanlarını da hezimete uğratır." Selmân ise Sa'd'a şöyle karşılık veriyordu: "İslam ter ü taze bir dindir. Müslümanlara karalar musahhr olduğu gibi denizler de musahhardır. Selmân'ı yaşatan Allah'a yemin ederim ki, Müslümanlar, Dicle'ye girdikleri gibi zayiat vermeden çıkacaklardır." Bu konuşmalardan sonra suya girdiler. Nehir öyle hırçın idi ki, suların kabarıklığından, nehrin karşı kıyısı görünmez oluyordu. Sudan geçerken, karadakinden daha çok olayla karşılaşmışlardı. Nehre dalan askerler -Selmân'ın önceden dediği gibi- hiçbir kayip6 vermeden karşıya geçtiler.
Sayfa 420Kitabı okudu
Mutlu geceler
Milattan önce 331 yılında Filipin oğlu makedonyalı İskender Kürt dağlık bölgelerine doğru yürüyemedi. Dicle nehri'ni geçerek peşabut yakınlarında nehrin sağ kıyısı boyunca yürüdükten sonra Erbil kentine doğru Güneydoğu tarafına kıvrılıp bu civarlarda aha men iş imparatoru 3.Dairüs ile gogmila m tepesinde çarpıştı. Aha Memiş kralının ilk dönemlerde iltica ettiği medya ülkesindeki yerel aşiretlerle birlikte aşiret güçleri ona karşı direnip onu kovalamış olmalılar ki İskender, babillerin geçtikten sonra Zagros dağları'ndan geçerek Medlerin eski başkenti ekbatan'ı ele geçirdi ve böylece güneydeki Kürt bölgeleri iskender'in imparatorluğu'na geçti.
Sayfa 125
Reklam
O dönemde İmparatorluk, doğuda Kafkas dağlarının Er​menistan etekleri ve Yukarı Fırat'a, güneydoğuda da Toros dağ​larına dayanmaktadır. Balkanlar'da, Tuna'nın sol kıyısı boyunca ​uzanır ve nehrin aşağı yatağından, 681 yılında doğan ve 864'te ​Bizans'ın misyonerliğiyle Hıristiyanlığı benimseyen Bulgar ​devletiyle ayrılmıştır. Venedik'in siyasi bağımsızlığı ve Sicilya, ​Girit ve Ege adaları gibi cazip hedefler çevresinde Araplara kar​şı verilen mücadeleyle belirginleşen bir IX. yüzyılın ardından, ​X. yüzyıl utkulu bir yeniden fetih atılımının yaşandığı dönem​dir
Geleceğimin hiç varolmamış olduğu o günlerden birindeyim. Endişeden bir duvarla çevrili, devinimsiz bir şu an var yalnızca. Nehrin karşı kıyısı -karşıda bulunuyor oluşundan- bu taraftaki kıyısı değildir; acılarımın tek nedeni ise o karşı kıyıda. Pek çok limana yanaşacak olan gemiler vardır, ama bunlardan hiçbirisi hayatın acı çektirmeyi bıraktığı bir limana yanaşmayacaktır ve unutmayı başarabileceğimiz yer rıhtım değildir. Tüm bunlar çok uzun zaman önce oldu, oysa mutsuzluğum hepsinden çok daha eski.
Sayfa 70
Geleceğimin hiç varolmamış olduğu o günlerden birindeyim. Endişeden bir duvarla çevrili, devinimsiz bir şu an var yalnızca. Nehrin karşı kıyısı -karşıda bulunuyor oluşundan- bu taraftaki kıyısı değildir; acılarımın tek nedeni ise o karşı kıyıda. Pek çok limana yanaşacak olan gemiler vardır, ama bunlardan hiçbirisi hayatın acı çektirmeyi bıraktığı bir limana yanaşmayacaktır ve unutmayı başarabileceğimiz yer rıhtım değildir. Tüm bunlar çok uzun zaman önce oldu, oysa mutsuzluğum hepsinden çok daha eski.
Sayfa 70
"Bir insan ne yaptığını biliyorsa etrafındakilerin fikrini sormaya, aptallarla tartışmaya neden ihtiyaç duysun ki?"
Reklam
"Hayatta insanlar size çelme takıyorlardı ve onları belirli bir mesafede tutmak iyi bir düşünceydi."
Nirvana, "nehrin karşı kıyısı ve korunun arkası" anlamına gelir. Koru, çoğulluğu ifade eder. Çoğulluğu aşmak, ortadan kaldırmak, yeniden birliği elde etmekle ilişkilidir. Nehrin karşı kıyısına geçmekle ilgili ise şöyle söylenir: Hayatta insanlar olarak bizler nehrin bu yakasında bir aşağı bir yukarı gideriz ama kaç kişi akıntı olan nehirden karşı kıyıya geçebilir? Karşı kıyıya geçmek hayatı derinlemesine, dikey olarak yaşamaktır. Nehrin bu kıyısında bir o tarafa, bir bu tarafa gitmek bir zaman ve mekân konusudur. Zaman akar, mekânlar değişir ama bir derinlik, bir arayış söz konusu değilse hayatlar değişmez ve insanlar olduğu gibi kalır. Nirvana; nehrin karşı kıyısına geçmek, yani hayatın derinliğine ulaşmak ya da korunun çoğulluğunu, yanılsamasını aşıp ardındaki birliği keşfetmektir.
Sayfa 24 - OlimposKitabı okudu
Gonzalo Pizarro, [1539'da] Quito yönetimine atandığı haberini, kimseden gizlemediği bir sevinçle aldı. Çünkü bu atama onu yalnız eski İnka eyaletinin değil, uzun zamandır Fatihlerin hayallerini süsleyen, doğu yönündeki keşiflere, Doğu baharatlarının masalsı ülkesinin keşfine açılan toprakların da sahibi kılıyordu. Kısa zamanda 350 İspanyol, 4000
Vadinin karşı tarafında Pemberley Malikanesi görkemli ve şık bir taş binaydı. Yüksek bir tepenin üzerine inşa edilmiş malikanenin hemen arkasındaysa koruluk göze çarpıyor ve evin hemen önünden genişleyen bir nehir akıyordu. Nehrin kıyısı ne çok sade ne de aşırı süslüydü. Elizabeth gördüğü manzaraya hayran kaldı. Daha önce doğanın böylesine cömert ve el değmemiş bir saflıkla karşısına çıktığına şahit olmamıştı. Evin görkemi karşısında hayranlıktan ne diyeceğini şaşırmış haldeydi. Elizabeth kısa bir an için Pemberley Malikanesinin hanımı olmanın neye benzeyeceğini düşündü.
Sayfa 298 - Martı Yayınları
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.