Kimsenin kendine ait bir zamanı yok. Kimsenin kendi acısı yok, anısı yok, rüyası yok, arzusu yok. Herkes koronun en ortasında en yüksek sesi çıkarmak için çırpınıyor. Oraya nasıl geldiğini bilmiyor. Oradan nereye gideceğini bilmiyor.
Aşk imiş her ne meyve varsa şu kainat baginda, her dem başka bir alemin baska bir dalında ,yaratilir mi hiç şu alemi lüzumsuz yere ,her nereye baksan gösterir sana bir mucize.
Aşk-ı mesnevi
“Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem…
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam, ne tutsam, nereye gitsem?
Ben sana mecburum, sen yoksun”
Her insanın bir yerlere gidebilmesi gerekir.Çünkü öyle bir an gelir ki, nereye olursa olsun mutlaka bir yere gidilmesi şarttır.
Fyodor Dostoyevski, Suç ve Ceza
"Git diyorsun Nereye gideyim ?
Ümitlerim ne olacak ?
Bunca şiirleri kim söyleyecek sana ?
Kim anlatacak dünyaya sığmayan güzelliğini ?"
Ümit Yaşar Oğuzcan
Bir insan sabırla en uç noktaya ne kadar sınanirsa o kadar sınandım az önce. İkizler Burcu yaşlı bir adam düşünün, diyeceklerim o kadar 😅
Ama güzel tarafından bakıyoruz...
"Kara kışın ortasında nihayet gördüm ki içimde yenilmez bir yaz var."
Neresi benim yerim bilmiyorum.
Nerede durmalıyım, nereye gitmeliyim bilmiyorum.
Sanki herkesin bir yeri varmış, herkes sığmış şu dünyaya da bir ben ait olduğum yeri bulamamışım.
Bir ben şu koskoca dünyaya sığamamışım...
"3 Mayıs bir bayram değildir. Milli şuurun ayaklanmasıdır."
-Sen nereye gidiyorsun?
-Ötüken'e... Anayurduma... Toprak ana vefasız oğullarını da bağrına basmaktan çekinmez... demişti Atsız atam Bozkurtlar diriliyor kitabında. Herkese günaydın.