Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kitaplar bir insan hakkında çok fazla şeyi açığa vurabilirler. Bu, özellikle de koleksiyoncular için geçerlidir, çünkü onların kitap rafı yalnızca ne okuduklarının değil, kim olduklarının da derinlemesine bir ifadesidir. Edebiyat eleştirmeni Walter Benjamin, 'Mülkiyet, insanların nesnelerle kurabileceği en mahrem ilişkidir. Nesneler kişide canlandığı için değil, kişi nesnelerde canlandığı için' yazmış.
Annem öğretmişti, küçükken, elektrik düğmesine elim yetişmediği yaşlarda, karanlık bir odaya girince sımsıkı yumardım gözlerimi. Açtığımda, zifiri karanlığın içinde göreceli bir aydınlanma olur, biraz önce seçemediğim nesneler görünür hale gelirdi. Benzer durum acılar için de geçerli galiba... Acı aynı acı, hüzün aynı hüzün, karanlık aynı karanlık ama, gözlerimiz az da olsa bir şeyleri seçebiliyor.
Sayfa 194Kitabı okudu
Reklam
"Gençliğin bakış açısından bakıldığında hayat sonsuz derecede uzun bir yolculuktur: yaşlılıktan bakınca çok kısa bir geçmişe benzer. Gemiyle uzaklaştığınızda kıyıdaki nesneler daha küçük, tanınması ve ayırt edilmesi daha zor hale gelirler, aynı şekilde olaylar ve etkinliklerle dolu geçmiş yıllarınızı da tanıyamazsınız."
Az bulunduğundan ötürü değerli sayılmaları insanoğlunun çılgınlığına verilmeli. Tabiat, o eşsiz ana, altın ve gümüşü yararsız, boş nesneler olarak çok derinlere gömmüş; oysa havayı, suyu, toprağı, iyi ve gerçekten yararlı olan her şeyi gözler önüne sermiştir.
Hınç nedir bilmeyişim, hınç konusunda aydınlanışım, –kim bilir bunda da uzun hastalığıma nasıl minnet borçluyum! Bu sorun öyle kolay değildir: İnsan onu hem güç içindeyken, hem de zayıflık içindeyken yaşamış olmalı. Hastalığa karşı genel olarak söylenecek bir şey varsa, o da hasta insanda asıl kurtulma içgüdüsünün, korunma ve savunma içgüdüsünün bozulmasıdır. İnsan hiçbir şeyden sıyıramaz kendini, hiçbir şeyle baş edemez, hiçbir şeyi geri çeviremez, –herşey yaralar. İnsanlar, nesneler sırnaşıkça sokulur, yaşantılar pek derinden koyar adama; anı, irin toplayan bir yaradır. Hastanın elinde bir tek büyük ilaç vardır bunlara karşı: Rus yazgıcılığı dediğim şey, o başkaldırma bilmez yazgıcılık; bununla Rus askeri sefere artık dayanamaz olunca, karın içine uzanıverir. Bundan böyle hiçbir şeyi kabul etmemek, üstüne almamak, içine almamak, hiçbir tepki göstermemek... Ölme yürekliliği değildir bu her zaman; yaşam için en tehlikeli koşullar altında yaşamı koruyan bu yazgıcılıktaki büyük sağduyu, metabolizmanın azalmasında, yavaşlamasındandır; bir çeşit kış uykusu istemindendir. Bu mantıkla birkaç adım daha gittik mi, bir gömütün içinde haftalarca Hind fakirine varırız...
Günlerce, haftalarca, aylarca süren motosiklet yolculuklarını paylaşmak o kadar kolay değil. Dünyayı hiç rahat olmayan bir yönüyle tanımaya çalışıyorsun. Etrafında dört duvar olmadan, korunak olmadan, rüzgarı göğsünde hissederek gidiyorsun. Şu dağlar, şu vadiler ve bozkır hep böyle kalırken tüm canlılar bir an gelecek ölecekti. Yağmur olmamış salkım saçak bir bulut kadar bile hayatı sezemeden ölecekti. Şu vazgeçilmezimiz metaller de ölecek! Dünya nimetleri, rahat bir yaşam, sonsuz zenginlikler, mutluluk bile ölecekti...Dünya nimetleri insan hayatından çabucak silinen nesneler değil miydi?
Reklam
Tek gerçek şudur ki, var olan bu dünya, bundan daha mükemmel bir dünyanın var olduğunun güvencesidir. Tanrı bu dünyayı, insanlar, görülen nesneler aracılığıyla manevi öğretileri ile bilgisinin mucizelerini anlayabilsinler diye yarattı.
Sayfa 141Kitabı okudu
Eğer nesneler tasarlanış şekilleriyle bir aklın ürünü olduklarını gösteriyorsa neden onların akıl sahibi birisi ya da bir şeyin ürünü olduklarını kabul etmeyelim?
Sayfa 307Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.